29 Ekim 2025 Çarşamba

MASAK’tan Yeni Dönem: EFT, Havale ve Nakit İşlemlerde Beyan Zorunluluğu Geliyor..

Türkiye’de finansal şeffaflığı artırmak ve kara para aklama ile mücadele kapsamında önemli bir adım daha atılıyor. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından hazırlanan  “Genel Tebliğ (Sıra No: 30)” taslağı, 2026 yılı itibarıyla finansal işlemlerde yeni bir beyan dönemini başlatacak.


💡 Amaç: Kayıt Dışılığı Önlemek, Şeffaflığı Artırmak

MASAK, yeni düzenleme ile finansal işlemlerde açıklama zorunluluğu getirerek kara para aklama, terör finansmanı ve kayıt dışı ekonomiye karşı etkin bir kontrol mekanizması kurmayı hedefliyor. Tebliğ, uluslararası FATF (Financial Action Task Force) standartlarıyla da uyumlu olarak hazırlandı.


🔍 Kimleri ve Hangi İşlemleri Kapsıyor?

Düzenleme, bankalar, ödeme kuruluşları ve elektronik para şirketleri gibi finansal kuruluşlar aracılığıyla yapılan tüm EFT, havale ve nakit işlemlerini kapsıyor.
Kapsam yalnızca tekil işlemleri değil, bağlantılı işlemlerin toplam tutarını da içeriyor. Böylece parçalara bölünmüş yüksek tutarlı işlemler de denetime tabi olacak.


📜 Yeni Esaslar ve Yükümlülükler

1. İşlem Açıklaması Zorunluluğu

Artık EFT ve havale işlemlerinde “ödeme” yazmak yeterli olmayacak. İşlemin gerçek amacı açıkça belirtilecek.
Finansal kuruluşlar kullanıcıya belirli seçenekler sunacak (örneğin: kira ödemesi, borç tahsilatı, gayrimenkul alımı).
Eğer bu kategorilerden biri seçilmezse, en az 20 karakterlik açıklama yapılması zorunlu olacak.


2. Nakit İşlemler İçin Kademeli Beyan Sistemi

Yeni sistemde beyan yükümlülükleri işlem tutarına göre değişiyor:

Tutar AralığıBeyan Zorunluluğu
               0 –    200.000 TL            Beyan yok
    200.000 –   2.000.000 TL            İşlemin mahiyeti belirtilmeli, min. 20 karakter açıklama
 2.000.000 – 20.000.000 TL            “Nakit İşlem Beyan Formu” doldurulmalı
20.000.000     TL ve üzeri            Form + kaynağa ilişkin belge sunulmalı

Bu eşikler tek işlem veya bağlantılı işlemler toplamı için geçerlidir.


3. Finansal Kuruluşların Sorumlulukları

Bankalar ve diğer finansal kurumlar:

  • Müşteri işlemlerini izlemek,

  • Olağandışı durumlarda ek belge veya açıklama talep etmek,

  • Beyan veya belge sağlanmazsa işlemi reddetmek,

  • Belgeleri en az 8 yıl süreyle saklamakla yükümlü olacaklar.


4. İstisnalar

Bazı işlemler bu düzenleme kapsamı dışında tutulmuştur:

  • Aynı kişinin kendi hesapları arasındaki para transferleri,

  • Kamu kurumları arasındaki işlemler,

  • Bankalar arası işlemler,

  • Düşük tutarlı ATM işlemleri.


📅 Yürürlük Tarihi: 1 Ocak 2026

Tebliğ şu anda taslak aşamasında ve kamuoyunun görüşüne açılmış durumda.
Yürürlüğe giriş tarihi olarak 1 Ocak 2026 planlanıyor. Nihai metin yayımlandığında bazı tutarlar ve yükümlülükler değişebilir.


🧭 Hazırlık İçin Öneriler

Bireyler İçin

  • Yüksek tutarlı işlemlerinizde açıklamaları detaylandırın.

  • “Ödeme” gibi genel ifadeler yerine “2025 Eylül kira ödemesi” gibi net açıklamalar kullanın.

  • 2 milyon TL üzeri işlemler için form sürecine şimdiden hazırlanın.

Kurumlar İçin

  • Sistem altyapılarınızı beyan formu ve açıklama alanlarını destekleyecek şekilde güncelleyin.

  • Müşteri bilgilendirme süreçlerini gözden geçirin.

  • MASAK yükümlülüklerine ilişkin çalışan eğitimleri planlayın.


🎯 Sonuç

MASAK’ın yeni düzenlemesi, Türkiye’de finansal şeffaflıkta yeni bir dönemi başlatıyor.
Beyan zorunluluğu sayesinde finansal işlemler daha izlenebilir hale gelecek, kayıt dışı ekonomiyle mücadele güçlenecek.
Hem bireylerin hem de işletmelerin 2026’ya kadar sistem ve süreç uyumlarını tamamlamaları büyük önem taşıyor.

23 Ekim 2025 Perşembe

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun

1. Ödeme Emri Nedir?

Ödeme emri, vergi alacaklarının/vadesi geçmiş kamu alacaklarının tahsili için idare tarafından düzenlenen, borçluyu borcunu ödemeye veya mal bildiriminde bulunmaya davet eden idari bir işlemdir. 

  1. Mevzuata göre, alacak kesinleşmiş olmalı, tahakkuk ve tebliğ işlemleri tamamlanmış olmalıdır. 
  2. Ödeme emrinin tebliği ile birlikte idare cebri tahsilat sürecini başlatabilir (haciz, mal bildirimi, vs). 
  3. Ödeme emrinin dayanağı, 6183 sayılı Kanun ve ilgili tebligat/izleme usulleriyle vergi alacağıdır. 

Bu nedenle, mükellefler açısından ödeme emri almak ciddi sonuçlar doğurabilir; hem mal bildirimi, haciz hem de nihai dava açma hakları gündeme gelir.

2. Ödeme Emrine Karşı Ne Yapılabilir?

Ödeme emrine karşı iki temel müdahale yolu vardır:

  1. İtiraz (yürütme durdurulması ile birlikte)
  2. İptal davası

2.1 İdari veya Vergi İtirazı

Ödeme emrine karşı doğrudan vergi dairesine bir “ödeme emrine itiraz” başvurusu genel anlamda mümkün değildir; çünkü ödeme emri, bir tahsilat işlemi olup bu tip inceleme işlemlerinden bağımsızdır. 

Ancak 6183 K. m. 58 uyarınca “ödeme emri tebliğ edilen kişi”, belirli hâllerde itiraz edebilir:

  1. Borcun olmadığı
  2. Borcun kısmen ödendiği
  3. Zamanaşımına uğradığı
  4. olarak. 
  5. Buna göre süreci şu şekilde özetleyebiliriz:
  6. Tebliğ tarihinden itibaren “15 gün” içinde, tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonuna itiraz edilebilir. 
  7. İtiraz komisyonu bu itirazları en geç 7 gün içinde karara bağlamak zorundadır. 
  8. Komisyon kararı kesindir. 
  9. Daha önceki düzenlemelerde itirazı tamamen ya da kısmen reddedilen borçlu için “%10 haksız çıkma zammı” uygulaması bulunmaktaydı; ancak 2022’de bu fıkra Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. 

2.2 Vergi Mahkemesi İptal Davası

Ödeme emrine karşı idareye itiraz sonucunda karar alınamaması veya itiraz yolunun kullanılmaması durumunda, borçlu Vergi Mahkemesi nezdinde dava açabilir.

  1. Ödeme emrinin tebliğinden itibaren hak düşürücü süre içerisinde dava açılmalıdır. 
  2. Eğer tebliğ usulüne uygun değilse, dava süresi farklı tarihte başlayabilir. 
  3. Dava sürecinde borçlu mahkemeden yürütmenin durdurulması talebinde bulunabilir; ancak bu otomatik değildir, kriterlere bağlıdır. 

3. Süreler ve Usul

Ödeme emrine itiraz sürecinde özellikle dikkat edilmesi gereken süreler ve usul kuralları vardır.

3.1 Süreler

  1. İtiraz için genel süre: Tebliğden itibaren 15 gün. 
  2. Vergi mahkemesine dava açma süresi: Süre hak düşürücü niteliktedir; ödeme emrinin tebliğinden itibaren belirlenen süre içinde dava açılmalıdır. 
  3. Tebligat usulüne aykırı yapılmışsa süre tebliğ tarihinin öğrenilmesine göre başlayabilir. 

3.2 Usul Kuralları

  1. Ödeme emrinin borçluya usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş olması gerekir. Usulsüz tebligat, ödeme emrinin hukuka aykırı olmasına neden olabilir. 
  2. Borçlunun itirazında, borcun bir kısmına yönelik ise bu kısmı açıkça belirtmesi gerekir; aksi halde itiraz edilmeyen kısım bakımından takibe devam edilir. 
  3. Borçlunun itirazında belirtilen gerekçelerle sınırlıdır; ilerde farklı gerekçeler ileri sürülemez. (Özellikle icra hukuku paralelinde) 

4. İtiraz Gerekçeleri – Hangi Hallerde İtiraz Edilebilir?

Borçlunun ödeme emrine karşı ileri sürebileceği başlıca gerekçeler şunlardır:

  1. Borç gerçekten yoktur. 
  2. Borç kısmen ödenmiştir. 
  3. Borç zamanaşımına uğramıştır. 
  4. Tebligat usulüne uygun yapılmamıştır. 
  5. Borcun vadesi gelmemiştir veya takip derdest haldedir (özellikle icra takibinde). 
  6. Yetkisiz icra dairesi / kurum tarafından işlem yapılmıştır. 

Vergi özelinde, ödeme emri bir tarh / vergilendirme işlemi değil – tahsilat işlemi olduğundan, vergi dairesinin düzeltme / şikâyet yoluna başvurusu ödeme emri için genelde geçerli bir yol değildir. 

5. Pratik İpucu ve Dikkat Edilecek Hususlar

  1. Ödeme emri tebliğ edildiğini öğrenir öğrenmez süreleri kontrol edin: İtiraz süresi hak düşürücü olabilir.
  2. İtiraz dilekçesinde gerekçelerinizi açıkça belirtin; kısmi itiraz için hangi kısmı, ne kadar itiraz ettiğinizi yazın.
  3. Tebligatın usulüne uygun olup olmadığına dikkat edin: Bildirim size ulaşmamış olabilir; tebliğ tarihi, postesin durumları incelenmeli.
  4. Eğer ödeme emri üzerine tahsilat (mal bildirimi, haciz vb) başlamışsa, yürütmenin durdurulması talebi için dava açarken aynı zamanda sulh-çözüm yollarını da değerlendirin.
  5. Süre kaçırıldığında dava hakkınız tamamen kaybolabilir, bu yüzden uzman bir vergi/avukat danışmanlığı almak genellikle fayda sağlar.
  6. Ödeme emrinin iptali hâlinde herhangi bir “haksız çıkma zammı” uygulaması bulunduysa, bu konuda Anayasa Mahkemesi kararlarını takip etmek önemli (özellikle “%10 zam” hükmünün iptali gibi). 

6. Sonuç

Ödeme emrine karşı itiraz süreçleri, mükellefler açısından zaman açısından dar ve teknik açıdan hukuki karmaşıklık içeren mekanizmalardır. 2025–2026 döneminde de bu durum değişmemiştir. Özellikle usul hataları (tebliğ, yetki, zamanaşımı) önemli ”savunma argümanı” haline gelmiştir. Bu nedenle mükelleflerin bir ödeme emri aldıklarında beklemeden hareket etmesi, süreleri kaçırmaması ve gerekirse bir vergi hukuku uzmanı / avukattan destek alması önerilir.

21 Ekim 2025 Salı

İhracat Sonrası Yurda Para Sokma Limiti ve Banka/Gümrük İşlemleri

Türkiye ekonomisinde ihracat, döviz kazandırıcı işlemlerin temelini oluşturur. Ancak ihracatın yalnızca malların yurtdışına gönderilmesiyle tamamlanmadığını, ihracat bedelinin belirli süre içinde Türkiye’ye getirilmesi gerektiğini birçok ihracatçı gözden kaçırır.

Bu yazıda, 2025 itibarıyla geçerli olan ihracat sonrası yurda para sokma limiti, zorunlu döviz satışı oranı, terkin uygulamaları ve bankacılık ile gümrük süreçlerinin nasıl yürütüleceği adım adım anlatılmaktadır.

1. İhracat Bedelinin Yurda Getirilme Süresi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan İhracat Genelgesi’ne göre, ihracat bedellerinin fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde Türkiye’ye getirilmesi zorunludur.

Fiili ihraç tarihi, gümrük beyannamesinin kapanış tarihi olarak kabul edilir.

Belirli ihracat türleri için istisnalar uygulanabilir:

  1. Yurtdışı müteahhitlik işleri kapsamında yapılan ihracatlar için bu süre 365 güne kadar uzatılabilir.
  2. Sürenin aşılması durumunda idari para cezası (%5’e kadar) uygulanabilir ve firmanın teşvik veya vergi iadesi hakları riske girebilir.

2. Zorunlu Döviz Satış Oranı (%25 Kuralı)

Yurda getirilen dövizlerin bir kısmının TCMB’ye satılması zorunluluğu, Türkiye’nin döviz rezerv politikasının parçasıdır.

2025 yılı itibarıyla uygulama şu şekildedir:

İhracat bedelinin en az %25’i, banka aracılığıyla Merkez Bankası’na satılmak zorundadır.

Bu oran 2024 yılında %40’tan %25’e indirilmiştir.

Uygulama, bankalar tarafından İhracat Bedeli Kabul Belgesi (İBKB) veya Döviz Alım Belgesi (DAB) düzenlenerek yürütülür. Belgede belirtilen tutarın %25’lik kısmı otomatik olarak satışa konu edilir.

3. Terkin Limiti ve İstisna Ülkeler

Bazı ihracatlarda bedelin tamamının yurda getirilmesi gerekmeyebilir. Bu durumlara “terkin” denir.

  1. 2025 itibarıyla, her bir gümrük beyannamesi için 15.000 ABD Doları’na kadar olan ihracatlar terkin kapsamındadır.
  2. Ayrıca TCMB’nin belirlediği 33 ülkeye yapılan ihracatlar “bedelin yurda getirilmesi zorunluluğu”ndan muaftır.
  3. Bu istisna listesi ve limitler, dönemsel olarak güncellenir.

4. Gümrük Tarafında Yapılması Gerekenler

İhracat süreci, malın fiilen Türkiye’den çıkışıyla başlar. Gümrük işlemleri doğru yapılmazsa, bedelin yurda getirilmesi aşamasında sorun yaşanabilir.

Aşamalar:

  1. İhracat belgelerinin hazırlanması:
  2. Fatura, paket listesi, taşıma belgeleri (konşimento, air waybill), menşe ve kalite sertifikaları gibi evraklar tamamlanır.
  3. Gümrük Beyannamesi (GB) düzenlenmesi:
  4. Elektronik ortamda BİLGE sistemi üzerinden beyan yapılır. Beyannamedeki tutarlar ve para birimi, ihracat faturasıyla aynı olmalıdır.
  5. Fiili ihracat ve beyan kapanışı:
  6. Mal çıkışı sonrası gümrükte beyan kapanır. Bu tarih, 180 günlük sürenin başlangıcıdır.
  7. Belgelerin arşivlenmesi:
  8. GB örneği, taşıma belgesi, ihracat faturası ileride banka tarafından istenebilir. Hepsi düzenli şekilde saklanmalıdır.

5. Banka Tarafında Yapılması Gerekenler

Yurtdışından ödeme geldiğinde, ihracatçı firmanın bankası bu dövizi ihracat bedeli olarak kayda alır. Bu işlemler TCMB kayıt sistemine bağlanır.

Adım adım banka süreci:

  1. Döviz tahsilatı:
  2. Yurt dışındaki alıcıdan gelen SWIFT/transfer ödemesi banka hesabına ulaşır.
  3. Belge teslimi:
  4. Gümrük Beyannamesi, fatura, konşimento ve ödeme dekontu bankaya iletilir (çoğu banka internet bankacılığından belge yükleme imkânı verir).
  5. İBKB veya DAB düzenlenmesi:
  6. Banka, döviz girişini TCMB’ye bildirir ve belgeyi düzenler. Bu belge, ihracat bedelinin resmi kanıtıdır.
  7. Zorunlu döviz satışı işlemi:
  8. Bedelin %25’i banka tarafından otomatik olarak TCMB’ye satılır; kalan %75 ihracatçının döviz hesabında kalır veya TL’ye çevrilebilir.
  9. Belge saklama ve kapanış:
  10. Banka tarafından verilen İBKB/DAB belgesi, gümrük beyannamesiyle eşleştirilir ve işlem kapanır.

6. Süreçte En Sık Yapılan Hatalar

  1. 180 günlük süreyi aşmak: En yaygın hatadır. Banka ve gümrük belgelerinin takibi yapılmazsa süresi dolabilir.
  2. İBKB/DAB düzenlememek: Döviz girişi olsa bile belge düzenlenmediyse TCMB’ye bildirilmemiş sayılır.
  3. Yanlış eşleştirme: Farklı beyannamelerle gelen ödemelerin karışması, belge hatasına yol açar.
  4. Zorunlu döviz satışı oranını uygulamamak: Güncel oran bankadan mutlaka teyit edilmelidir.

7. Pratik Kontrol Listesi (İhracatçı İçin)

✅ Gümrük Beyannamesi kapatıldı mı?

✅ 180 günlük süre dolmadan ödeme geldi mi?

✅ Bankaya GB, fatura ve SWIFT dekontu teslim edildi mi?

✅ İBKB veya DAB düzenlendi mi?

✅ Bedelin %25’i TCMB’ye satıldı mı?

✅ Belgeler muhasebede arşivlendi mi?

8. Özet Tablo (2025 Güncel Bilgiler)

Kural / Uygulama2025 Durum
Yurda Getirme Süresi180 Gün
Müteahhitlik İhracat Süresi365 Gün
Zorunlu Döviz Satışı%25
Terkin Limiti15.000 USD
İstisna Ülke Sayısı33 Ülke
Ceza OranıBedelin %5 i kadar idari para cezası

✅ Tam İstisna Kapsamındaki Ülkeler

Bu ülkelere yapılan ihracatta, ihracat bedelinin yurda getirilmesi zorunluluğu uygulanmamaktadır (istisna kapsamındadır).

  1. Afganistan
  2. Angola
  3. Belarus
  4. Benin
  5. Cibuti
  6. Demokratik Kongo Cumhuriyeti
  7. Etiyopya
  8. Fildişi Sahili
  9. Filistin
  10. Gabon
  11. Gana
  12. Gine
  13. Güney Sudan
  14. İran
  15. Kamerun
  16. Kenya
  17. Kırgızistan
  18. Kongo Cumhuriyeti
  19. Kuzey Kore
  20. Küba
  21. Liberya
  22. Lübnan
  23. Mali
  24. Moldova
  25. Nijerya
  26. Senegal
  27. Somali
  28. Sudan
  29. Suriye
  30. Tacikistan
  31. Tanzanya
  32. Venezuela
  33. Yemen  

⚠️ Kısmi İstisna Kapsamındaki (“%50 tasarruf” Uygulaması) Ülkeler

Bu ülkelere yapılan ihracatta, bedelin tamamını getirme zorunluluğu yoktur; yurda getirilmesi gereken tutar daha düşük olabilir.

  1. Azerbaycan
  2. Cezayir
  3. Fas
  4. Kazakistan
  5. Libya
  6. Özbekistan
  7. Tunus
  8. Türkmenistan
  9. Ukrayna  

Sonuç: İhracatta Para Sokma Limiti Artık Stratejik Bir Süreç

2025 itibarıyla Türkiye’de ihracat sonrası para sokma (ihracat bedelinin yurda getirilmesi) yalnızca bir yükümlülük değil, aynı zamanda işletme sermayesi yönetiminin kritik bir parçasıdır.

İhracatçılar, gümrük işlemlerini eksiksiz, banka sürecini disiplinli, belgeleri düzenli yürüttüklerinde hem mevzuata uyum sağlar hem de uluslararası ticarette güvenilirliğini artırır.

20 Ekim 2025 Pazartesi

TORBA YASA TEKLİFİNE GÖRE VERGİ VE SGK ALANINDA KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER

(Teklif esaslı düzenleme, 17 Ekim 2025 tarihli)

1. Amaç ve Kapsam

Bu kanun teklifiyle amaçlanmaktadır:

  1. Kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini güçlendirmek, vergi adaletini artırmak ve kayıt dışılık ile mücadeleyi etkinleştirmek.  
  2. Sosyal güvenlik sisteminde teşvik, oran ve tavanlar açısından güncelleme yapmak.  
  3. Gayrimenkul gelirleri, bireysel emeklilik, finansal sistemde yeni düzenlemelerle ekonomik alanda denge sağlamak. 
  4. Teklif, toplam 36 madde olarak hazırlanmıştır.  

2. İşverenler Yönünden Düzenlemeler

2.1. Prim teşvikleri

  1. İmalat dışı sektörler için Hazine destekli işveren prim teşviki oranı %4 → %2 olarak önerilmektedir. (İmalat sektöründe ise hâlihazırda %5 teşvik aynen devam etmektedir.)  
  2. İşverenin uzun vadeli sigorta kolları prim oranındaki hissesi +1 puan artırılmaktadır.  

2.2. Prime esas kazanç tavanı

  1. Bugünkü sistemde prime esas kazanç tavanı asgari ücretin 7,5 katı iken, teklife göre bu tavan 9 katı olarak belirlenmektedir. Yürürlük tarihi 1 Ocak 2026 olarak öngörülmüştür.  

2.3. Genç girişimci prim desteği

  1. Teklif kapsamında “genç girişimci prim desteği” uygulamasının sona erdirilmesi önerilmektedir.  

3. Sigortalılar (Çalışanlar / Bağımsızlar) Yönünden Düzenlemeler

  1. Doğum dışı borçlanmalarda prim oranı %45 olarak belirlenmektedir.  
  2. Bağ­-Kur tarafından durdurulmuş sigortalılık günlerinin ihyasında prim oranı yine %45 olarak öngörülmektedir.  

4. Gayrimenkul ve Kira Gelirleriyle İlgili Düzenlemeler

4.1. Mesken kira istisnası

  1. Sahip olduğu meskeni kiraya verenlerin elde ettiği kira gelirlerine ilişkin istisna kaldırılmaktadır.  
  2. Ancak emekli, malul, dul ve yetim aylığı alanlar bakımından söz konusu istisna korunmaktadır.  

4.2. Gider indirimi ve satış işlemleri

  1. Krediyle alınan konutun kiraya verilmesi hâlinde, faiz gideri indirimi artık kira gelirinden düşülemeyecektir.  
  2. Gayrimenkul satışlarında “vergi ziyaı cezası” oranı, mevcutta %25 iken %100’e çıkarılmaktadır.  

5. Finansal Sistem ve Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)

  1. BES sisteminde devlet katkısı oranı mevcutta %30 iken, teklif ile %0 ile %50 arasında Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenecek şekilde yeniden düzenlenmektedir.  
  2. Ayrıca yatırım fonu kazançları ve araç satış harçları gibi finansal sistem unsurlarında da “yeniden düzenleme” başlıkları yer almaktadır.  

6. Yürürlük ve Uygulama Zamanlaması

  1. Teklif hâlâ TBMM’de gündemdedir; yasalaşma halinde yürürlük tarihleri bazı maddelerde teklif metninde belirtilmiştir. Örneğin PEK tavanı değişikliği için 1 Ocak 2026 yürürlük tarihi öngörülmüştür.  
  2. Uygulamada kesinleşmiş kanun haline gelinceye kadar “teklif aşaması” olduğu dikkate alınmalıdır.  

7. Değerlendirme ve Uyarılar

  1. İşverenler için teşviklerin azalması ve prim maliyetinin artması önemli bir yük oluşturmaktadır; özellikle imalat dışı sektörlerde hazırlık yapılmalıdır.
  2. Sigortalılar açısından borçlanma ve ihya işlemleri açısından prim oranlarının yükseltilmesiyle karar alma zamanlaması kritik olacaktır.
  3. Kira geliri elde edenlerin ve gayrimenkul satışı yapmayı düşünenlerin yeniden muhasebe planı yapması önerilir; vergi yükü artabilir.
  4. BES kullanıcılarının devlet katkısı oranı değişebilir; uzun dönemde katkı stratejisini gözden geçirmek önemlidir.
  5. Teklif aşamasında olduğundan, yürürlüğe girmeden önce kesin metin yayımlanmalı ve uygulama tebliğleri takip edilmelidir.

8. Sonuç

Bu torba yasa teklifiyle, vergi ve sosyal güvenlik sisteminde özgün ve kapsamlı bir güncelleme öngörülmektedir. “Teşviklerin azaldığı, yükümlülüklerin arttığı” bir döneme girilmektedir. Bu süreçte işverenlerin ve bireylerin planlarını güncellemesi, mali yükleri yeniden değerlendirmesi kritik önem taşıyor. Resmî yasalaşma aşamasının ardından uygulama detayları ve geçiş hükümleri netleşeceğinden, muhasebe ve bordro süreçlerinde gecikmeden hareket etmek avantaj sağlayacaktır.

Yeniden belirtelim: Bu yazı kanun hâlinde kesinleşmiş düzenleme değil; teklif metnine dayanmakta olup yasalaşması ve Resmî Gazete’de yayımlanması hâlinde kesin uygulama hâline gelecektir.

KURGAN: Dijital Çağda Vergi Denetiminde Yeni Dönem

Türkiye’de vergi ve muhasebe sistemleri, dijitalleşme ve denetim modellerinin gelişmesiyle birlikte köklü bir değişim sürecinden geçiyor. Bu değişimin en önemli adımlarından biri hiç kuşkusuz KURGAN sistemi. Bu sistem, mükelleflerin ve muhasebe-meslek mensuplarının da artık “bekleme halinde” değil, “anlık denetim ve hızlandırılmış risk yönetimi” sürecine geçildiğini gösteriyor.

Muhasebe, vergi ve denetim ilişkilerinde sizlerin de deneyimlediği gibi sadece kayıt tutmak yeterli olmaktan çıkıyor; doğru yönetim, risk farkındalığı ve hukuki uyum artık daha belirleyici.

KURGAN Nedir? Temel Çerçevesi

  1. KURGAN, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı bünyesinde geliştirilen bir vergisel risk analiz sistemidir. 
  2. Sistem, mükelleflerin geçmişe dönük değil, “cari dönem” ve hatta “anlık” veriler üzerinden işlem riskini ölçmeyi hedefliyor. 
  3. “Kuruluş Gözetimli Analiz” adı verilen bu sistemde, yalnızca mükellefin sicili değil; yapılan işlemler, mal/hizmet alımları, belge kullanım verileri, e-belge verileri gibi çok sayıda kaynak birlikte değerlendirilmekte. 
  4. Sistemin devreye girme tarihi: 1 Ekim 2025 itibarıyla sahte belge ile mücadele kapsamında resmî olarak uygulamaya alındı. 

Neden Bu Sistem? Amaç ve Gerekçeleri

  1. Geleneksel vergi denetim modelleri genellikle geçmiş yıllara dönük inceleme, uzun süreçli raporlama ve zamanaşımı riski içeriyordu. KURGAN ile “erken uyarı”, “işlem anında risk puanı” gibi yeni kriterler devreye giriyor. 
  2. Kayıt dışı ekonomi, sahte belge kullanımı, maliyet kayıtlarının gerçek dışı gösterilmesi gibi riskler kurum nezdinde hâlâ ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Bu nedenle sistemin devreye alınması, vergi adaletini, rekabet şartlarını ve kamu gelirlerini koruma yönünden stratejik bir adımdır. 
  3. Ayrıca, meslek mensuplarının (mali müşavirlerin) rolü değişiyor: Sadece kayıt tutmak değil, risk yöneticisi, uyum rehberi haline gelmek bekleniyor. 

KURGAN’ın İşleyişi – Teknik ve Hukuki Boyutları

Teknik Bakış

  1. Sistem, büyük veri analitiği, e-belge sistemlerinden alınan işlem verileri, mükellef beyanları, geçmiş denetim sonuçları gibi çok sayıda kaynaktan bilgi topluyor. 
  2. İşlem risk puanı modeline dayalı; burada “mükellefin riskli olup olmadığı” (örneğin sicil açısından) kadar her bir işlemin risk durumu değerlendirilmekte. 
  3. Sistemin çıktısı olarak mükellefe veya meslek mensubuna bilgi isteme yazısı gönderilebilmekte; bu, klasik denetim sürecine geçmeden önce bir uyarı ve düzeltme imkânı anlamına geliyor. 

Hukuki Boyut

  1. Bilgi isteme yazıları, genellikle Vergi Usul Kanunu’nun 148. maddesine dayanarak hazırlanıyor. 
  2. Sistem, “bilerek ya da bilmeden sahte belge kullanımı” gibi fiillerin tespit edilmesi yönünden ciddi yaptırım riskleri içeriyor. Örneğin bir haberde, tespit sonucunda ödemenin üç katına kadar vergi ziyaı cezası uygulanabileceği belirtilmiş. 
  3. Bu da mükellefler kadar meslek mensuplarına da sorumluluk yüklüyor; yanlış yönlendirme, eksik uyum gibi durumlarda meslek mensubu açısından mesleki sorumluluk riski ortaya çıkabilir.


Mali Müşavirler İçin Öne Çıkan Hususlar

  1. KURGAN dönemiyle birlikte sizler için artık “müşteri defterlerine kayıt” ile sınırlı olmayan bir sorumluluk alanı ortaya çıkıyor: Risk danışmanlığı, uyum kontrolü, önleyici denetim hazırlığı.
  2. Müşteri seçiminde daha dikkatli olunmalı: İşletmenin mali yapısı, kayıtlarının şeffaflığı, belge düzeni, geçmiş uyumsuzlukları gibi kriterler değerlendirilmeli. Zira riskli işlem tarafı olmak ya da sahte belge düzenleyen bir mükellefle ilişkili olmak, sizleri de risk havuzuna sokabilir.
  3. Hizmet sözleşmenize “müşterinin sistem kapsamında riskli olduğunu öğrenen mali müşavir sözleşmeyi feshettiği takdirde bu durum hakkında bilgi verecektir” gibi bir madde eklemek düşünülebilir. Bu şekilde olası sorumluluklarınızı kısmen sınırlandırabilirsiniz.
  4. Düzenli iç kontrol mekanizmaları önerin: E-belge uyumu, stok ve envanter sayımları, mal/hizmet alış/satışlarının makul kârlılık oranlarıyla uyumu, karşı taraf mükelleflerin sicil/uyum durumunun kontrolü… Haberlere göre sistem özellikle maliyet yönünden yapılan uyumsuzluklara dikkat ediyor. 

Mükellefler (İşletmeler) İçin Risk Alanları ve İyi Uygulamalar

  1. Sahte belge kullanımı, kayıt dışılık, maliyetlerin gerçek dışı gösterilmesi gibi hususlar sistemin odak noktası haline gelmiş durumda. 
  2. Mal veya hizmet alınan tarafın sicili, belge düzeni, ödeme kayıtları önemli. Müşteri ve tedarikçi seçimi daha dikkatle yapılmalı.
  3. İyi uygulamalar arasında:
  4. E-fatura, e-defter sisteminin tam uyumlu olması.
  5. Stok sayımları, fiziki ve kayıtlı stokların tutarlı olması.
  6. Bilançolar, gelir tabloları, KDV beyanları, alış ve satış kayıtlarının birbirini tutması.
  7. Müşterinin veya tedarikçinin risk durumunun kontrolü (örneğin daha önce bilgi isteme yazısı alınmış mı, sicilinde sorun var mı)
  8. Bu adımlar sadece cezadan kaçınma amacıyla değil, işletme açısından da sürdürülebilirlik ve güvenilirlik açısından kazançlıdır.


Hukuki & Mesleki Sorumluluk Perspektifi

  1. Meslek mensubu olarak, sadece “defterleri doğru tutuyorum” demek artık yeterli değil; “müşterinin risk durumunu, işlemlerin uyumunu izliyorum” diyebilmek önem kazanıyor.
  2. Hizmet sözleşmelerinde risk uyarılarına yer vermek, müşteriyi bilgilendirme yükümlülüğü açısından önemlidir. Örneğin: “Müvekkilin, tedarikçileriyle ilişkilerinde kayıt dışılık ya da belge düzeni açısından sorunlu olduğu tespit edilirse bu sözleşme feshedilebilir” gibi.
  3. İşletmenin veya mükellefin KURGAN kapsamındaki herhangi bir bilgi isteme yazısı alması halinde durumu değerlendirmek, gerekiyorsa düzeltme beyannamesi vermek üzere yönlendirmek hukuki riskleri azaltır.
  4. Ayrıca, meslek mensubu da kendi performansını, risk yönetimini geliştirmeli; mesleki standartlara, etik kurallara uygunluk açısından dikkatli hareket etmelidir.

Karşılaşılan Zorluklar & Dikkat Edilmesi Gerekenler

  1. Yeni sistem olması nedeniyle uygulama detayları, kriterler ve denetim yöntemi konusunda henüz tecrübeler sınırlı. Dikkatli yaklaşmakta fayda var.
  2. Mükelleflerin ve meslek mensuplarının “bilmeden hata yaptım” şeklinde savunmaları, sistemin odak noktasında artık daha az kabul görüyor. Çünkü sistem “işlem riskini” anlık ölçüyor. 
  3. Meslek mensuplarının iş yükü artabilir: Daha fazla ön kontrol, uyum incelemesi, müşteriye yönlendirme. Bu da hizmet sözleşmelerinde fiyatlama ve kapsamın yeniden değerlendirilmesini gerektirebilir.
  4. Veri güvenliği, gizlilik ve mesleki sorumluluk bakımından da dikkat edilmeli: Müşteriye dair risk analizi yapılması, tedarikçi sicili kontrolü gibi işler yapılırken uygun hukuki çerçeve (rıza, sözleşme, bilgi alma) oluşturulmalı.
  5. İşletmelerin kayıt dışılıktan kaynaklanan avantajı ortadan kalkabilir; bu da düşük maliyetli işletmeler açısından rekabet avantajlarını yeniden değerlendirmeyi gerektirebilir.


Özetle

KURGAN sistemi, Türkiye’de vergi denetiminde ve muhasebe-vergi uyum yönetiminde bir dönüm noktasını temsil ediyor.

Mali müşavirler için bu süreç, hem bir risk hem bir fırsat. Risk açısından bakarsak; müşteri seçiminden hizmet sözleşmesine, ön kontrol mekanizmalarından uyum danışmanlığına kadar pek çok alanda daha yüksek dikkat gerekiyor. Fırsat açısından bakarsak; mesleki değeri yüksek, teknolojiye ve risk yönetimine hâkim meslek mensuplarına olan talebin artacağı bir dönem geliyor.

İşletmeler açısından ise şeffaflık, doğru kayıt-belge, güvenilir tedarikçi/tedarik ilişkileri ile sürdürülebilirlik avantajı artıyor. Yeni dönemde “uyum” bir yük değil, rekabet avantajı haline gelecek.

Sonuç ve Tavsiyeler

  1. Hizmet verdiğiniz müşterilerinize bu değişimi anlatın; KURGAN’ın ne olduğunu, hangi riskleri getirdiğini ve birlikte nasıl hazırlıklı olunacağını bilgilendirin.
  2. Hizmet sözleşmenizi gözden geçirin; risk uyarılarını, müşteri ve tedarikçi sicil kontrolünü, uyum incelemesini kapsayacak şekilde güncelleyin.
  3. Müşterilerinizin tedarikçi zincirlerini, alış-satış işlemlerini, belge kayıtlarını gözden geçirin. Özellikle e-belge uyumu, stok/çek/senet işlemleri, maliyet beyanları üzerinde durun.
  4. İç kontrol mekanizmaları oluşturun: yıllık defter/uyum kontrolü, riskli işlemler için ön kontrol listesi, meslek mensubu olarak “müşterinin riskli olduğunu öğrendiğimde ne yaparım” protokolü hazırlayın.
  5. Kendinizi sürekli geliştirin: Teknoloji, büyük veri, risk analiz modelleri, vergi mevzuatı değişimleri…

Bu alanda güncel kalmak mesleki sürdürülebilirliğiniz açısından kritik.

19 Ekim 2025 Pazar

Vergi Kanunlarının Geriye Yürümezliği İlkesi: Hukuki Güvence Mi Tehdit Mi?

Vergi hukukunda sıkça gündeme gelen bir sorun alanı vardır: yeni vergi hükümlerinin geçmişe etkili olup olmayacağı… Bu bağlamda, “kanunların geriye yürümezliği” ya da daha özel olarak “vergi kanunlarının geriye yürümezliği ilkesi”, hukuk devleti ve mükelleflerin hukuki güvenliği açısından kritik bir ilkedir. Ancak son dönemde bu ilkeye yönelik uygulamalarda dikkat çekici sapmalar olduğu, özellikle kira gelirleri ve kredi faiz giderleri bağlamında bir tartışma başladığı görülmektedir.

İlkenin Temeli ve Gerekçesi

  • Temel olarak, yeni bir vergi kanunu ya da vergiyle ilgili değişiklik yapan bir düzenleme, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerli olmalı; yürürlüğe girmeden önceki işlem, olay veya kazanç için uygulanmamalıdır. 

  • Bu yaklaşım, mükelleflerin vergi yükümlülüklerini öngörebilmeleri, planlama yapabilmeleri ve hukuki güvenliğin sağlanması açısından önemlidir. Hukuk devleti anlayışının temel taşlarından biridir. 

  • Ayrıca, özellikle vergi hukukunda “vergiyi doğuran olay” (örneğin gelir elde edilmesi) ile yeni düzenleme arasında makul bir bağlantı olmalı; geçmişte tamamlanmış işlem ya da kazanç üzerinden devletin tek taraflı yeni yükümlülük getirmesi, kazanılmış haklara müdahale olarak değerlendirilebilir. 

Yasal ve Yargısal Çerçeve

  • Gelir Vergisi Kanunu (GVK) kapsamında kira gelirlerine ilişkin gider indirimleri gibi hükümler bulunmaktadır. Örneğin, GVK m. 74/I-4 kapsamında “kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve bunlara sarf olunan borçların faizleri” gider olarak indirilebilmektedir. PwC+1

  • Yargı kararları da bu ilkenin vergideki önemini vurgulamaktadır. Örneğin, Anayasa Mahkemesi kararlarında vergi kanunlarının geriye yürütülmesinin Anayasa m. 73’e aykırı olduğu ifade edilmiştir.

  • Akademik çalışmalarda da Türkiye’de bu ilkenin teoride kabul edildiği, ancak uygulamada dar (“sınırlı”) ve geniş (“yaygınlaştırılmış”) anlamda farklılık gösterdiği vurgulanmaktadır. 

Uygulamada Karşılaşılan Sorun: Kira Gelirleri ve Kredi Faiz Giderleri

Son dönemde kamuoyunda tartışılan bir düzenleme örneği şudur: Konut kira gelirlerinin beyanında, gerçek gider usulünü seçen mükelleflerin kira gelirinden düşebildiği kredi faiz giderlerinin yeni bir düzenleme ile geleceğe değil doğrudan 2025 yılı kazançlarına uygulanacağı belirtilmektedir. Bu durum şöyle bir sorunu gündeme getirmektedir:

  • Eğer düzenleme yürürlüğe girdiğinde (örneğin Kasım 2025’te) ancak “2025 takvim yılı kazançlarına da uygulanacak” deniyorsa, bu demektir ki yılbaşından itibaren zaten elde edilmiş, beyan edilmeye başlanmış veya planlanmış kazançlar için yeni bir gider sınırlaması getirilmiştir.

  • Bu yaklaşım ilkenin ruhuna aykırıdır, çünkü mükellef yılı boyunca mevcut mevzuata göre hareket etmiştir (örneğin kredi faizini gider olarak düşebileceğini varsayarak finansal kararlar almıştır). Yeni düzenleme ile bu önceden öngörülmüş hak (fiili olarak var olan gider indirim hakkı) geriletilmiş olur.

  • Özellikle şu hususlar dikkat çekicidir:

    • Gider kabul edilen faizlerin indirilmesi hakkı GVK m. 74/I-4 kapsamında daha önceden tanınmıştır. 

    • Mükellefler açısından vergisel planlama açısından belirlilik ve güvenlik önemlidir. Bu hakka ilişkin beklenti oluşmuştur.

    • Yeni kuralın geçmişe etkili uygulanması, “kazanç elde edildiğinde geçerli olan mevzuata göre hareket etme hakkı”nı zedeleyebilir.

Neden Bu Kadar Önemli?

  • Hukuki güvenlik: Mükellefler için, vergi yükümlülüklerini ve avantajlarını önceden bilmek hayatidir. Beklenmedik bir değişiklik, risk yaratır.

  • Maliyet ve yatırım planlaması: Örneğin bir kiraya veren yatırımcı, bankadan kredi kullanıp ev alıp kiraya vermiş ve faiz giderini indirim konusu yapacağını düşünerek hareket etmiş olabilir. Bu varsayım değiştiğinde yatırımın getirisi olumsuz etkilenebilir.

  • Hukuk devleti ilkesine bağlılık: Kanun koyucunun geriye dönük yükümlülük getirmesi, Anayasa’da yer alan hukuk devleti, belirlilik ve güvenlik ilkeleriyle bağdaşmayabilir.

  • Yabancı yatırımcı ve güven algısı: Düzenli ve öngörülebilir vergi politikası, yatırımcı güveni için kritik. Gerçekten geriye yürür vergi düzenlemeleri yatırımcı açısından caydırıcı olabilir. 

Ne Yapılmalı? – İdeal Geçiş Düzenlemesi Nasıl Olmalı?

Bu tip düzenlemelerde iyi bir mevzuat hazırlığı için şu adımlar önerilebilir:

  1. Yürürlük tarihi açık belirlenmeli: Düzenleme “1 Ocak 2026’dan itibaren” gibi net bir başlangıç tarihi ile uygulanmalı. Böylece mükellefler yıl başından itibaren yeni duruma göre hareket edebilirler.

  2. Geçiş hükümleri konulmalı: Mevcut yıl için kazanılmış hak mahiyetinde gider indirimleri varsa, bu haklar korunmalı ya da mükellefe seçenek tanınmalıdır.

  3. Bilgilendirme ve yayın süreci sağlıklı olmalı: Yeni düzenlemeler erken kamuoyuna duyurulmalı, mükelleflerin planlama süreci için zaman tanınmalıdır.

  4. İstisnalar ve hak arayışı imkânı korunmalı: Hukuki belirsizlikler varsa mükelleflerin mahkeme kararı veya idari başvuru gibi yollarla haklarını arayabilmeleri sağlanmalıdır.

Mevcut Durum ve Uyarı

Türkiye’de “geriye yürümezlik” ilkesi genel olarak kabul görmüş olsa da uygulamada çeşitli sorunlar yaşandığı uzmanlarca belirtiliyor. Örneğin, son yıllarda çıkarılan bazı vergi değişikliklerinde “mevcut yıl” ya da “yürürlük tarihinden önce başlayan işlemler” için düzenlemeler getirilmiş, bu da tartışma yaratmıştır. 

Şu anda kira gelirleri üzerinden gündeme gelen kredi faiz gideri değişikliği bağlamında, mükelleflerin dikkat etmesi gereken başlıca hususlar şunlardır:

  • 2025 takvim yılı kira gelirinin hangi koşullarda beyan edileceği, gider indirimi açısından hangi kuralların geçerli olduğu güncel rehberlerle izlenmelidir (örneğin Gelir İdaresi Başkanlığı 2025 Kira Geliri Rehberi).

  • Yeni düzenleme yürürlüğe girdiğinde, mükelleflerin planlarını yeniden gözden geçirmeleri, varsa önceden alınmış krediler ve faiz giderleriyle ilgili vergi planlamasını revize etmeleri önemli olacaktır.

  • Hukuki güvenlik açısından “geçmişe etkili düzenlemenin” olup olmadığı, hangi kazançlar için uygulanacağı ve istisnalarının ne olduğu kapsamlı değerlendirilmelidir.

Sonuç: İlke Kırılabilir Mi?

“Kanunların geriye yürümezliği” ilkesine göre, vergi normları yürürlüğe girmeden önceki kazanç, gerçek ya da tamamlanmış işlem üzerine yeni düzenlemeyle yükümlülük getirmemelidir. Ancak hukukta istisnalar olabileceği gibi, uygulamada bu ilkenin sınırları da tartışmalıdır. Ġdeal olan, mükelleflerin beklentilerinin güvence altında olmasıdır.

Şu anda gündemde olan kredi faiz giderleriyle ilgili değişiklik açısından da, mükelleflerin bu ilkenin uygulanıp uygulanmayacağını yakından izlemesi, gerekiyorsa mali müşavir ve vergi danışmanı ile değerlendirme yapması yerinde olacaktır. Çünkü bir yatırımcının veya kiraya verenin kararı, vergi avantajına dayalı olarak şekillenmiş olabilir — ve bu tür değişiklikler planları doğrudan etkileyebilir.

15 Ekim 2025 Çarşamba

Maaş Haczi Oranlarında Yeni Dönem: 2025’ten 2026’ya Geçişte Neler Değişecek?

Türkiye’de son yıllarda artan borçluluk oranı, icra dosyalarının birikmesi ve ekonomik koşulların zorlukları, maaş haczi oranları konusunu yeniden gündeme taşıdı. 2025 yılı itibarıyla, hem mevcut İcra ve İflâs Kanunu (İİK) hem de hazırlanmakta olan Cebrî İcra Kanunu Taslağı bu tartışmaların merkezinde yer alıyor.

⚖️ Mevcut Uygulama: Maaşın En Fazla %25’i Haczedilebiliyor

Hâlen yürürlükte olan İİK’nın 83. maddesi, maaş haczine ilişkin temel kuralı belirliyor:

“Borçlunun maaşının dörtte birinden fazlası haczedilemez.”

Yani, bugün itibarıyla maaşın en fazla %25’i haczedilebiliyor. Ancak bu sınırlamanın bazı istisnaları var:

  • Nafaka borçları bu sınıra dahil değil.

  • Birden fazla icra dosyası varsa, %25’lik oran toplamda değil, dosyalar arasında paylaştırılıyor.

  • Asgari ücretin altındaki gelirlerden kesinti yapılamıyor.

Bu düzenleme, borçlunun asgari geçim hakkını korumayı hedefliyor.

🧾 Yeni Düzenleme: Kademeli Maaş Haczi Sistemi Geliyor

2025’te kamuoyuna sunulan Cebrî İcra Kanunu Taslağı, maaş haczinde köklü bir değişiklik öneriyor. Taslağa göre:

“Borçlunun gelir düzeyine göre maaş haczi oranı belirlenir.
Asgari ücret seviyesindeki gelirlerde haciz oranı %25’i geçemez.
Ancak asgari ücretin üç katını aşan gelirlerde haciz oranı %60’a kadar uygulanabilir.”

Bu sistemle, yüksek gelirli borçluların daha fazla kesintiyle borçlarını ödemesi, düşük gelirli çalışanların ise korunması amaçlanıyor. Hedef; hem alacaklının alacağını daha hızlı tahsil etmesi hem de borçlunun yaşamını sürdürebilmesi.

💬 Tartışmalar: Hak mı, Risk mi?

Yeni sistem toplumda farklı tepkiler doğurdu.

Lehte görüşler:

  • Alacaklılar açısından tahsil süreci hızlanacak.

  • Lüks yaşamını sürdüren borçluların “asgari kesinti kalkanı” arkasına saklanması önlenecek.

  • Kamu-özel ayrımı ortadan kalkacak, yeknesak uygulama sağlanacak.

Aleyhte görüşler:

  • Yüksek enflasyon döneminde maaşların büyük kısmının haczedilmesi, geçim zorluğunu artırabilir.

  • İş gücü verimliliğini düşürüp kayıt dışı çalışmayı teşvik edebilir.

  • “Gelir tespiti” sürecinin nasıl işleyeceği belirsiz; bu da adaletsizlik riski yaratabilir.

🗓️ Takvim: 2026’da Ne Olacak?

Taslak, 2025’in ikinci yarısında Adalet Bakanlığı tarafından kamuoyuna sunuldu. Görüş süresi 31 Ocak 2026’ya kadar uzatıldı.
Yasa kabul edilirse, 2026 ortasında yürürlüğe girmesi planlanıyor.

Yani:

  • 2025 sonuna kadar mevcut %25’lik sınır geçerli olacak.

  • 2026’da yeni kademeli maaş haczi sistemi resmen başlayacak.

🧩 Sonuç: Denge Arayışı

Yeni sistem, borçlunun yaşam hakkı ile alacaklının tahsil hakkı arasında daha dinamik bir denge kurmayı hedefliyor. Ancak gelir adaleti ve uygulama denetimi dikkatle tasarlanmazsa, borçluların mali yükünü artırma riski de taşıyor.

Bu nedenle 2026’ya kadar işverenlerin, bordro sistemlerini ve sözleşmelerini yeni düzenlemelere göre uyarlamaları büyük önem taşıyor.

Etiketler:

9 Ekim 2025 Perşembe

1 Ekim 2025: KOBİ’ler İçin Vergi Denetiminde Yeni Dönem Başlıyor

Türkiye’de vergi sisteminde önemli bir eşik olarak görülen 1 Ekim 2025, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) için yeni bir dönemi işaret ediyor.

Bu tarihten itibaren vergi denetimleri daha dijital, daha hızlı ve daha sert bir yapıya kavuşacak. Özellikle sahte belge kullanımı, şüpheli tedarikçiler, ve belge uyumsuzlukları konularında ciddi yaptırımlar gündemde.


1. “Bilmeden kullandım” devri kapanıyor

Bugüne kadar bazı işletmeler, sahte veya yanıltıcı belge kullandıklarında “bilmeden kullandım” savunmasıyla ceza indiriminden yararlanabiliyordu.
Yeni dönemde ise bu yaklaşım değişiyor:
Vergi idaresi, her belge kullanımını “bilerek” yapılmış sayacak.
Bu, KOBİ’ler için şu anlama geliyor:

  • Tedarikçi seçimi çok daha kritik hâle gelecek.

  • Faturası alınan her mal ve hizmetin gerçekliği mutlaka kontrol edilmeli.

  • “Ben bilmiyordum” savunması artık koruma sağlamayacak.


2. 3 Kat Ceza ve Hapis Riski

Yeni sistemde sahte belge kullananlara vergi ziyaı cezası üç katına kadar artırılabilecek.
Ayrıca vergi kaçakçılığı kapsamında değerlendirilirse, hapis cezaları da gündeme gelebilecek.

KOBİ’ler açısından bu durum, küçük hataların bile ağır sonuçlar doğurabileceği anlamına geliyor.
Bir tedarikçinin sahte fatura düzenlemesi, zincirleme etkiyle alıcı KOBİ’nin de cezalı duruma düşmesine neden olabilir.


3. Elektronik Denetim: E-İnceleme Başlıyor

13 Mayıs 2025’te yayımlanan yönetmelikle, artık vergi incelemeleri elektronik ortamda yapılabilecek.
Bu, KOBİ’ler için şu kolaylıkları ve riskleri getiriyor:

  • Belgeler e-imza ile ibraz edilebilecek.

  • Görüşmeler çevrimiçi (görüntülü/sesli) yapılabilecek.

  • Sistemsel bir eksiklik (örneğin yanlış e-fatura kaydı) doğrudan inceleme konusu olabilir.

Yani denetim artık sadece “yerinde” değil, aynı zamanda sürekli ve dijital olacak.


4. Risk Analizi ve Yapay Zeka ile Seçilen Mükellefler

Vergi Denetim Kurulu’nun kullanacağı KURGAN sistemi, KOBİ’lerin işlem verilerini analiz ederek “risk puanı” oluşturacak.
Yani:

  • Fatura yoğunluğu,

  • Sektörel ortalamaya göre kâr marjı,

  • Sık tedarikçi değişikliği,

  • Banka hesap hareketlerindeki tutarsızlıklar

gibi veriler analiz edilip yüksek riskli mükellefler otomatik olarak denetime seçilecek.

Bu nedenle artık sadece “rastgele inceleme” değil, veri temelli hedefleme dönemi başlıyor.


5. KOBİ’ler İçin Pratik Uyum Adımları

Yeni dönemde cezalarla karşılaşmamak için KOBİ’lerin aşağıdaki adımları atması kritik önem taşıyor:

Tedarikçi Doğrulaması:
Vergi numarasını, adresini, faaliyet kodunu düzenli kontrol edin.
Vergi borcu olan veya kısa süreli kurulmuş firmalardan alım yapmayın.

E-Belge Sistemlerinin Entegrasyonu:
E-fatura, e-defter, e-irsaliye gibi sistemlerinizi aynı yazılımda entegre edin.
Elle işlem azaltın, dijital iz bırakın.

İç Denetim ve Belge Uyum Kontrolü:
Her ay işlemlerinizi mali müşavirinizle birlikte gözden geçirin.
Uygunluk raporu veya kontrol listesi oluşturun.

Teminat / Nakit Yönetimi Hazırlığı:
Vergi dairesi teminat isteyebilir.
Kredi limiti veya teminat mektubu alternatiflerini önceden planlayın.

Uyum Rehberi Hazırlayın:
Şirket içinde “vergi uyum rehberi” oluşturun:
Hangi belgeler alınır, kim onaylar, nasıl saklanır?


6. Meslek Mensuplarına Güvenin, İşbirliği Kurun

Muhasebeciniz veya mali müşaviriniz bu süreçte en önemli iş ortağınızdır.
Artık “defter tutan kişi” değil, risk yöneticisi rolündedir.
KOBİ sahipleri, mali müşavirleriyle birlikte “önleyici denetim” bakış açısını benimsemelidir.


7. Sonuç: KOBİ’ler İçin Fırsat da Var, Sorumluluk da

Evet, yeni dönem KOBİ’ler için daha sıkı ve disiplinli bir ortam getirecek.
Ama aynı zamanda dürüst, kayıtlı, dijitalleşmiş işletmeler için büyük bir fırsat da doğuruyor.
Çünkü artık sistem, “riskli mükellefleri ayıklayan”, “uyumlu işletmeyi koruyan” bir yapıya dönüşüyor.

Bu nedenle her KOBİ’nin amacı şu olmalı:

“İlk günden itibaren denetime hazır, her belgesi dijital, her işlemi izlenebilir bir işletme olmak.”