19 Ekim 2025 Pazar

Vergi Kanunlarının Geriye Yürümezliği İlkesi: Hukuki Güvence Mi Tehdit Mi?

Vergi hukukunda sıkça gündeme gelen bir sorun alanı vardır: yeni vergi hükümlerinin geçmişe etkili olup olmayacağı… Bu bağlamda, “kanunların geriye yürümezliği” ya da daha özel olarak “vergi kanunlarının geriye yürümezliği ilkesi”, hukuk devleti ve mükelleflerin hukuki güvenliği açısından kritik bir ilkedir. Ancak son dönemde bu ilkeye yönelik uygulamalarda dikkat çekici sapmalar olduğu, özellikle kira gelirleri ve kredi faiz giderleri bağlamında bir tartışma başladığı görülmektedir.

İlkenin Temeli ve Gerekçesi

  • Temel olarak, yeni bir vergi kanunu ya da vergiyle ilgili değişiklik yapan bir düzenleme, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerli olmalı; yürürlüğe girmeden önceki işlem, olay veya kazanç için uygulanmamalıdır. 

  • Bu yaklaşım, mükelleflerin vergi yükümlülüklerini öngörebilmeleri, planlama yapabilmeleri ve hukuki güvenliğin sağlanması açısından önemlidir. Hukuk devleti anlayışının temel taşlarından biridir. 

  • Ayrıca, özellikle vergi hukukunda “vergiyi doğuran olay” (örneğin gelir elde edilmesi) ile yeni düzenleme arasında makul bir bağlantı olmalı; geçmişte tamamlanmış işlem ya da kazanç üzerinden devletin tek taraflı yeni yükümlülük getirmesi, kazanılmış haklara müdahale olarak değerlendirilebilir. 

Yasal ve Yargısal Çerçeve

  • Gelir Vergisi Kanunu (GVK) kapsamında kira gelirlerine ilişkin gider indirimleri gibi hükümler bulunmaktadır. Örneğin, GVK m. 74/I-4 kapsamında “kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve bunlara sarf olunan borçların faizleri” gider olarak indirilebilmektedir. PwC+1

  • Yargı kararları da bu ilkenin vergideki önemini vurgulamaktadır. Örneğin, Anayasa Mahkemesi kararlarında vergi kanunlarının geriye yürütülmesinin Anayasa m. 73’e aykırı olduğu ifade edilmiştir.

  • Akademik çalışmalarda da Türkiye’de bu ilkenin teoride kabul edildiği, ancak uygulamada dar (“sınırlı”) ve geniş (“yaygınlaştırılmış”) anlamda farklılık gösterdiği vurgulanmaktadır. 

Uygulamada Karşılaşılan Sorun: Kira Gelirleri ve Kredi Faiz Giderleri

Son dönemde kamuoyunda tartışılan bir düzenleme örneği şudur: Konut kira gelirlerinin beyanında, gerçek gider usulünü seçen mükelleflerin kira gelirinden düşebildiği kredi faiz giderlerinin yeni bir düzenleme ile geleceğe değil doğrudan 2025 yılı kazançlarına uygulanacağı belirtilmektedir. Bu durum şöyle bir sorunu gündeme getirmektedir:

  • Eğer düzenleme yürürlüğe girdiğinde (örneğin Kasım 2025’te) ancak “2025 takvim yılı kazançlarına da uygulanacak” deniyorsa, bu demektir ki yılbaşından itibaren zaten elde edilmiş, beyan edilmeye başlanmış veya planlanmış kazançlar için yeni bir gider sınırlaması getirilmiştir.

  • Bu yaklaşım ilkenin ruhuna aykırıdır, çünkü mükellef yılı boyunca mevcut mevzuata göre hareket etmiştir (örneğin kredi faizini gider olarak düşebileceğini varsayarak finansal kararlar almıştır). Yeni düzenleme ile bu önceden öngörülmüş hak (fiili olarak var olan gider indirim hakkı) geriletilmiş olur.

  • Özellikle şu hususlar dikkat çekicidir:

    • Gider kabul edilen faizlerin indirilmesi hakkı GVK m. 74/I-4 kapsamında daha önceden tanınmıştır. 

    • Mükellefler açısından vergisel planlama açısından belirlilik ve güvenlik önemlidir. Bu hakka ilişkin beklenti oluşmuştur.

    • Yeni kuralın geçmişe etkili uygulanması, “kazanç elde edildiğinde geçerli olan mevzuata göre hareket etme hakkı”nı zedeleyebilir.

Neden Bu Kadar Önemli?

  • Hukuki güvenlik: Mükellefler için, vergi yükümlülüklerini ve avantajlarını önceden bilmek hayatidir. Beklenmedik bir değişiklik, risk yaratır.

  • Maliyet ve yatırım planlaması: Örneğin bir kiraya veren yatırımcı, bankadan kredi kullanıp ev alıp kiraya vermiş ve faiz giderini indirim konusu yapacağını düşünerek hareket etmiş olabilir. Bu varsayım değiştiğinde yatırımın getirisi olumsuz etkilenebilir.

  • Hukuk devleti ilkesine bağlılık: Kanun koyucunun geriye dönük yükümlülük getirmesi, Anayasa’da yer alan hukuk devleti, belirlilik ve güvenlik ilkeleriyle bağdaşmayabilir.

  • Yabancı yatırımcı ve güven algısı: Düzenli ve öngörülebilir vergi politikası, yatırımcı güveni için kritik. Gerçekten geriye yürür vergi düzenlemeleri yatırımcı açısından caydırıcı olabilir. 

Ne Yapılmalı? – İdeal Geçiş Düzenlemesi Nasıl Olmalı?

Bu tip düzenlemelerde iyi bir mevzuat hazırlığı için şu adımlar önerilebilir:

  1. Yürürlük tarihi açık belirlenmeli: Düzenleme “1 Ocak 2026’dan itibaren” gibi net bir başlangıç tarihi ile uygulanmalı. Böylece mükellefler yıl başından itibaren yeni duruma göre hareket edebilirler.

  2. Geçiş hükümleri konulmalı: Mevcut yıl için kazanılmış hak mahiyetinde gider indirimleri varsa, bu haklar korunmalı ya da mükellefe seçenek tanınmalıdır.

  3. Bilgilendirme ve yayın süreci sağlıklı olmalı: Yeni düzenlemeler erken kamuoyuna duyurulmalı, mükelleflerin planlama süreci için zaman tanınmalıdır.

  4. İstisnalar ve hak arayışı imkânı korunmalı: Hukuki belirsizlikler varsa mükelleflerin mahkeme kararı veya idari başvuru gibi yollarla haklarını arayabilmeleri sağlanmalıdır.

Mevcut Durum ve Uyarı

Türkiye’de “geriye yürümezlik” ilkesi genel olarak kabul görmüş olsa da uygulamada çeşitli sorunlar yaşandığı uzmanlarca belirtiliyor. Örneğin, son yıllarda çıkarılan bazı vergi değişikliklerinde “mevcut yıl” ya da “yürürlük tarihinden önce başlayan işlemler” için düzenlemeler getirilmiş, bu da tartışma yaratmıştır. 

Şu anda kira gelirleri üzerinden gündeme gelen kredi faiz gideri değişikliği bağlamında, mükelleflerin dikkat etmesi gereken başlıca hususlar şunlardır:

  • 2025 takvim yılı kira gelirinin hangi koşullarda beyan edileceği, gider indirimi açısından hangi kuralların geçerli olduğu güncel rehberlerle izlenmelidir (örneğin Gelir İdaresi Başkanlığı 2025 Kira Geliri Rehberi).

  • Yeni düzenleme yürürlüğe girdiğinde, mükelleflerin planlarını yeniden gözden geçirmeleri, varsa önceden alınmış krediler ve faiz giderleriyle ilgili vergi planlamasını revize etmeleri önemli olacaktır.

  • Hukuki güvenlik açısından “geçmişe etkili düzenlemenin” olup olmadığı, hangi kazançlar için uygulanacağı ve istisnalarının ne olduğu kapsamlı değerlendirilmelidir.

Sonuç: İlke Kırılabilir Mi?

“Kanunların geriye yürümezliği” ilkesine göre, vergi normları yürürlüğe girmeden önceki kazanç, gerçek ya da tamamlanmış işlem üzerine yeni düzenlemeyle yükümlülük getirmemelidir. Ancak hukukta istisnalar olabileceği gibi, uygulamada bu ilkenin sınırları da tartışmalıdır. Ġdeal olan, mükelleflerin beklentilerinin güvence altında olmasıdır.

Şu anda gündemde olan kredi faiz giderleriyle ilgili değişiklik açısından da, mükelleflerin bu ilkenin uygulanıp uygulanmayacağını yakından izlemesi, gerekiyorsa mali müşavir ve vergi danışmanı ile değerlendirme yapması yerinde olacaktır. Çünkü bir yatırımcının veya kiraya verenin kararı, vergi avantajına dayalı olarak şekillenmiş olabilir — ve bu tür değişiklikler planları doğrudan etkileyebilir.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa