27 Kasım 2025 Perşembe

Kafe ve Restoranlar İçin İş Sağlığı ve Güvenliği: Sorumluluklar ve İhlal Durumunda Karşılaşılabilecek Yasal Sonuçlar

Kafe ve restoran işletmeleri, yoğun insan trafiği, sıcak yüzeyler, kesici aletler, elektrikli ekipmanlar ve gıda hazırlama süreçleri nedeniyle her gün birçok potansiyel riskle karşı karşıyadır. Bu nedenle 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, çalışanı olan tüm yeme–içme işletmelerine belirli yükümlülükler getirir.

Bu yazıda, kafe ve restoran işletmelerinin yerine getirmekle sorumlu olduğu İSG adımlarını ve bu adımların ihmal edilmesi halinde oluşabilecek yasal sonuçları, tek ve bütüncül bir çerçevede ele alıyoruz.


1. İSG Uzmanı ve İşyeri Hekimi Görevlendirme

Sorumluluk:
Her çalışanı bulunan işletme, İSG profesyonelleri ile çalışmak ve atamaları İSG-KATİP üzerinden yapmakla yükümlüdür.

Atama yapılmazsa ne olur?
Bu durum mevzuata aykırılık olarak değerlendirilir ve işletmenin her denetimde tekrarlayan resmi yaptırımlarla karşılaşmasına neden olabilir. Ayrıca iş kazasında sorumluluk doğrudan işverene yüklenir.


2. Risk Değerlendirmesi Hazırlama

Sorumluluk:
İşyerinin tüm risklerinin belirlenmesi, analiz edilmesi ve raporlanması gerekir. Az tehlikeli sınıfta 6 yılda bir yenilenir.

Hazırlanmaması halinde:
Denetimlerde işin temel güvenlik adımlarından biri eksik kabul edilir. Bu durum idari işlem uygulanmasına ve bir iş kazasında işletmenin hukuki sorumluluğunun artmasına yol açabilir.


3. Acil Durum Planı ve Yıllık Tatbikat

Sorumluluk:
Yangın, deprem, gaz kaçağı gibi durumlar için plan hazırlanmalı, çalışanlar bilgilendirilmeli ve yılda en az bir tatbikat yapılmalıdır.

Yapılmadığında:
Acil durum karşısında yetersiz hazırlık tespit edilmiş kabul edilir. Resmî incelemelerde yükümlülük ihlali olarak değerlendirilir ve olası bir acil durumda işletmesi daha ağır sorumluluk üstlenmek zorunda kalabilir.


4. Çalışanlara İSG Eğitimi Verme

Sorumluluk:
Az tehlikeli işyerlerinde tüm çalışanlara en az 8 saatlik İSG eğitimi verilmeli ve 3 yılda bir yenilenmelidir.

Eğitimin yapılmaması:
Çalışanın bilgi eksikliği kaynaklı bir olayda, işletmenin sorumluluğu artar. Denetimlerde eğitim belgelerinin bulunmaması, resmi yükümlülüğün yerine getirilmediği anlamına gelir.


5. Sağlık Gözetimi ve Sağlık Raporları

Sorumluluk:
Gıda ile temas eden çalışanların işyeri hekimi tarafından muayene edilmesi ve uygunluk raporu alınması gerekir.

Eksik olması durumunda:
Hem hijyen hem çalışan sağlığı açısından ciddi bir ihmal olarak yorumlanır. Denetimlerde öncelikli kontrol edilen belgelerden biridir.


6. Kişisel Koruyucu Donanım Sağlama

Sorumluluk:
Mutfak çalışanlarına eldiven, kesilmeye dayanıklı bıçakçılar; servis personeline kaymaz tabanlı ayakkabı gibi koruyucu ekipman sağlanmalı ve teslim tutanakları düzenlenmelidir.

Eksiklik halinde:
İşletmenin çalışan güvenliği konusundaki yükümlülüğü yerine getirmediği kabul edilir. Olası bir kazada sorumluluk tamamen işverenin üzerinde olur. Denetimlerde tutanaklar talep edilir.


7. Periyodik Teknik Kontroller

Sorumluluk:
Yetkili mühendis ve firmalar tarafından yapılması gereken teknik kontroller vardır:

  • Elektrik tesisatı & topraklama

  • Yangın tüpleri

  • Havalandırma sistemleri

  • Bacalar ve yağ tutucular

  • Acil aydınlatma

  • Kaldırma araçları (varsa)

Yapılmaması halinde:
İşyerinin teknik güvenliği eksik kabul edilir. Denetimlerde doğrudan mevzuat uyumsuzluğu olarak değerlendirilir ve resmi işlem yapılır.


8. Çalışan Özlük Dosyalarının Eksiksiz Tutulması

Sorumluluk:
Her çalışan için sözleşme, SGK giriş bildirimi, eğitim belgeleri, sağlık raporları ve KKD teslim tutanakları dosyada bulunmalıdır.

Eksik belgeler olduğunda:
Bu durum işverenin çalışan yönetimindeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini gösterir. Resmî incelemelerde sıklıkla tespit edilen ihlallerden biridir.


9. İş Kazası Bildirimi

Sorumluluk:
Kaza meydana geldiğinde SGK’ya 3 iş günü içinde bildirim yapılmalıdır.

Bildirilmemesi durumunda:
İşveren yükümlülüğünü ihlal etmiş sayılır ve SGK tarafından idari işlem uygulanır. Ayrıca kazada sorumluluk artar.


10. Hayati Risk Oluşturan Durumlarda İşin Durdurulması

Bazı ciddi ihlaller, yalnızca idari işlemle değil, işin geçici olarak durdurulması ile sonuçlanabilir:

  • Yangın sistemi yoksa

  • Elektrik tesisatı ciddi tehlike arz ediyorsa

  • Baca/aspirasyon sistemi çalışmıyorsa

  • Yapısal riskler tespit edilmişse

Bu durumda işletme, gerekli düzenlemeler tamamlanana kadar faaliyet gösteremez.


Sonuç: İSG Sadece Yasal Bir Zorunluluk Değildir, İşletme Kalitesidir

Kafe ve restoran işletmelerinde İSG sürecini doğru yönetmek; hem çalışan güvenliği hem müşteri memnuniyeti hem de işletmenin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir.

İSG programı:

  • İşletmeyi daha güvenilir kılar

  • Öngörülemeyen olayları minimize eder

  • Denetimlerde güçlü durmanızı sağlar

  • İş kazalarında hukuki riskleri azaltır

Doğru planlanmış bir İSG sistemi, işletmenin sorunsuz ve güvenli bir şekilde yol alabilmesi için en önemli yapı taşlarından biridir.

25 Kasım 2025 Salı

2026 Uzaktan Çalışma ve Esnek Çalışma Yönetmeliği: Yeni Dönemin İş Modeli

2026 yılı, Türkiye’de çalışma hukukunun dönüşümündeki en kritik eşiklerden birini oluşturacak. 

Özellikle pandemi sonrası hızla yaygınlaşan uzaktan çalışma, hibrit modeller, platform bazlı çalışma, esnek zaman yönetimi, ve dijital gözetim uygulamaları, artık mevzuatta çok daha kapsamlı şekilde karşılık buluyor. 2026’da yürürlüğe girmesi beklenen yeni Uzaktan Çalışma ve Esnek Çalışma Yönetmeliği, hem işverenlerin hem çalışanların iş ilişkisini kurma, yürütme ve sonlandırma biçimini yeniden tanımlayacak.

Bu yazıda, 2026 düzenlemesinin getirdiği temel yenilikleri, şirketlere etkilerini ve uyum süreçlerinde dikkat edilmesi gereken hususları detaylandırıyoruz.


1. Neden 2026 Düzenlemesi Kaçınılmazdı?

2021’de yürürlüğe giren ilk uzaktan çalışma düzenlemesi, haftada birkaç gün evden çalışma pratiği için yeterli olsa da:

  • dijital platform çalışanları (motokurye, teslimat çalışanları, uygulama tabanlı taşımacılık),

  • sürekli uzaktan çalışan personel,

  • serbest zaman (flex-time),

  • hibrit kadrolar,

  • yurtdışından uzaktan çalışma,

  • yapay zekâ ile performans izleme

gibi yeni çalışma modellerinin tamamına cevap veremiyordu.

Ekonominin dijitalleşmesi ve AB normlarına uyum gerekliliği, 2026 kurgusunu zorunlu hale getirmiş durumda.


2. 2026 Yönetmeliğinin Getirdiği Temel Yenilikler

2.1 Dijital Platform Çalışanları İlk Kez Tanımlanıyor

“Bağımlı çalışma – bağımsız çalışma” ayrımına yeni bir kategori ekleniyor:
Dijital platform aracılığıyla hizmet sunan çalışanlar.

Bu kişiler için özel hükümler getiriliyor:

  • Asgari güvenlik ve sağlık tedbirleri

  • Algoritmik performans değerlendirmesi sınırları

  • Gelir ve çalışma saatinin platform tarafından şeffaf bildirilmesi

Bu, özellikle teslimat sektörü ve taşımacılık platformlarını doğrudan etkileyecek.


2.2 Uzaktan Çalışma Sözleşmesi Artık Zorunlu Hale Geliyor

2026 ile birlikte uzaktan çalışma, sadece “iş sözleşmesine ek protokol” değil, bağımsız bir sözleşme türü olarak düzenleniyor.

Sözleşmede bulunması gereken zorunlu başlıklar:

  • Çalışanın çalışma yeri (ev, ofis, yurtdışı vb.)

  • Çalışma saatleri ve ulaşılabilirlik zaman dilimi

  • Veri güvenliği ve dijital cihaz politikası

  • Maliyet paylaşımı (internet, elektrik, ekipman)

  • İşverenin denetim yetkisinin sınırları


2.3 Esnek Çalışma Saatlerinde “Erişilebilirlik Penceresi” Tanımlanıyor

Yeni kavram: Erişilebilirlik penceresi (availability slot)

  • Çalışan bu süre içinde işveren tarafından ulaşılabilir olacak.

  • Bu sürenin dışındaki zamanlarda işveren talimat veremeyecek.

  • İş–özel yaşam sınırları korunacak.

Avrupa’daki “right to disconnect” yaklaşımı Türkiye mevzuatına yaklaşıyor.


2.4 İşverenin Dijital Gözetim ve Performans İzleme Yetkisi Sınırlandırılıyor

Yeni düzenleme aşağıdaki araçların kullanımını sınırlayacak veya çerçeveye oturtacak:

  • ekran izleme yazılımları

  • klavye hareket takibi

  • yüz tanıma / kamera izleme

  • lokasyon (GPS) takip uygulamaları

  • algoritmik performans değerlendirme

İşverenin çalışanı izleme yetkisinin “işin niteliği ve gereği ile sınırlı olması” ilkesi güçlendiriliyor.


2.5 Hibrit Model Yasal Bir Çalışma Biçimi Olarak Tanımlanıyor

İlk defa mevzuata “hibrit çalışma” ifadesi giriyor.

Şirketlerin:

  • kaç gün ofis,

  • kaç gün uzaktan,

  • dönüşümlü çalışma düzenleri

gibi konularda resmi kayıt tutması ve çalışanı bilgilendirmesi gerekecek.


2.6 İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Uzaktan Çalışmada Yeniden Tanımlanıyor

İşverenin uzaktan çalışana karşı İSG yükümlülükleri artık daha açık:

  • Ev ortamının risk değerlendirmesi

  • Çalışma sandalyesi/masası standartları

  • Göz sağlığı için ekran mesafesi ve iş–dinlenme dengesi

  • Ergonomik ekipman sağlama zorunluluğu

Artık “çalışanı kendi haline bırakma” dönemi bitiyor.


2.7 Yurtdışından Uzaktan Çalışma İçin Yeni Kurallar

Yurtdışında 30 günden fazla çalışacak personel için:

  • işveren bildirimi

  • vergi ve SGK uyumu kontrolü

  • siber güvenlik protokolleri

zorunlu hale geliyor.


3. İşverenler İçin 2026 Uyum Adımları

3.1 Sözleşme ve Politika Setlerinin Güncellenmesi

  • Uzaktan çalışma sözleşmesi

  • Esnek çalışma talimatı

  • Veri gizliliği ve dijital gözetim politikası

  • Ekipman kullanım protokolü

  • İş sağlığı ve güvenliği bildirimi

2026’dan önce hazırlanması şart.


3.2 Dijital Platform İşçiliği İçin Özel Süreçler

Platform kullanan şirketlerin:

  • algoritma şeffaflığı

  • gelir/çalışma saatlerinin kaydı

  • kural bazlı çalışma modelleri

için yeni raporlama setleri kurması gerekecek.


3.3 Bordro ve SGK Süreçleri Yeniden Tasarlanacak

Esnek/uzaktan çalışmada:

  • fazla mesai hesaplaması

  • kısmi süreli çalışma

  • kırık vardiya

  • piecemeal (iş başına) ödeme

  • performansa dayalı ödeme algoritmaları

yeniden hesaplanacak.


4. Çalışan Perspektifinden: Yeni Haklar ve Sorumluluklar

4.1 Ulaşılmama Hakkı (Right to Disconnect)

Mesai dışı saatlerde:

  • e-posta

  • mesaj

  • arama

  • görev ataması

zorunlu tutulamayacak.

4.2 Dijital Gözetim Açık Rıza Şartı

İzleme araçlarının kullanımında:

  • şeffaflık

  • veri minimizasyonu

  • rıza alma

  • saklama süresi belirleme

zorunlu hale geliyor.

4.3 Masraf Paylaşımı Düzeni

İnternet, elektrik, donanım maliyetleri için net kurallar geliyor.


5. Şirketler 2026 İçin Ne Yapmalı? (Özet)

  • Politika setlerini güncelle

  • Uzaktan çalışma sözleşmelerini yenile

  • Dijital gözetim süreçlerini hukuka uyumlu hale getir

  • İSG eğitimlerini online formatta yeniden tasarla

  • Bordro ve fazla mesai hesaplama modellerini revize et

  • Platform çalışanları için özel yönetim sistemi kur

  • ERP/HRM sistemlerini esnek zaman modeline uyumlu hale getir

2026 düzenlemesi yalnızca iş hukuku değil, kurumların bütçesinden teknolojik alt yapısına kadar tüm fonksiyonlarını etkiliyor.


Sonuç: 2026 İş Dünyasının Kırılma Noktası Olacak

Uzaktan ve esnek çalışma 2020–2024 döneminde fiili olarak hayatımıza girmişti; ancak 2026, bu çalışma biçimlerinin kurumsal, hukuksal ve teknik açıdan çerçevesinin netleştiği yıl olacak.

İşverenlerin bu yeni modeli sadece bir “çalışma şekli” değil, yeni bir kurumsal yönetim sistemi olarak ele alması gerekiyor.

17 Kasım 2025 Pazartesi

Franchise Markasına Ödenen Ücretler: Kurumsal Yapı, Finansal Etkiler ve Sözleşmesel Yükümlülükler

Franchise iş modeli, hem Türkiye’de hem de küresel pazarlarda büyümenin en istikrarlı yollarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu modelde girişimciler, güçlü bir markanın operasyonel bilgi birikimine, standartlaşmış süreçlerine ve kurumsal pazarlama gücüne erişirken; marka ise ölçek ekonomisi, gelir çeşitlendirmesi ve standart kalite yönetimi açısından avantaj elde eder.

Bununla birlikte franchise sistemine girişin ve sistem içerisinde faaliyet göstermenin belirli finansal yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülüklerin doğru analiz edilmesi, hem yatırımcı hem de marka açısından sağlıklı ve sürdürülebilir bir iş yapısı oluşturmanın temel koşuludur.

Aşağıdaki çalışma, franchise markasına ödenen ücretleri; muhasebe kayıt düzeni, finansal etkiler, sözleşmesel yapı, operasyonel gereklilikler ve uluslararası franchise standartları ışığında detaylı biçimde ele almaktadır.


1. Franchise Giriş Bedeli: Markaya Erişimin Stratejik Maliyeti

1.1 Tanım ve Amaç

Franchise giriş bedeli, franchise alanın markanın isim hakkını ve sistemini kullanma hakkı için yaptığı tek seferlik ödemedir. Bu ücret, markanın yıllar içinde oluşturduğu kurumsal değerin yatırımcıya devredilmesinin ekonomik karşılığıdır.

1.2 Giriş Bedeline Dahil Olan Hizmetler

Kurumsal franchise standartlarına göre giriş bedeli genellikle şu kalemleri içerir:

  • Marka kullanım hakkı (Trademark Licensing)

  • Açılış öncesi operasyon danışmanlığı

  • Lokasyon değerlendirme ve fizibilite desteği

  • Eğitim (operasyon, yönetim, satış, kalite vb.)

  • İşletme el kitabı (Operations Manual)

  • Sistem yazılımları ve entegrasyon

  • Konsept, mimari ve kurulum yönlendirmesi

  • Açılış pazarlama planlaması

1.3 Muhasebesel Değerlendirme

TFRS 38 (Maddi Olmayan Duran Varlıklar) standardına göre:

  • Giriş bedeli maddi olmayan duran varlık olarak aktifleştirilir.

  • Sözleşme süresi boyunca amortize edilir (5–10 yıl arası yaygın).

  • Sözleşme süresi erken feshedilirse kalan tutar giderleştirilir.

1.4 Finansal Etki

  • Başlangıç sermayesini artırır.

  • Nakit akışını açılış öncesinde baskılar.

  • Ancak uzun dönemli değer yaratma sağlayan bir yatırım niteliğindedir.


2. Royalty (Sürekli Franchise Bedeli): İş Modelinin Sürdürülebilirlik Kaynağı

2.1 Royalty Nedir?

Royalty, franchise alanın markaya düzenli olarak ödediği ve genellikle ciroya dayalı olarak hesaplanan bir paydır. Bu ücret markanın:

  • AR-GE yatırımlarını

  • Kurumsal reklam çalışmalarını

  • Sistem güncellemelerini

  • Operasyonel denetim maliyetlerini

finanse eder.

2.2 Hesaplama Yöntemleri

Dünya franchise standartlarına göre 3 temel royalty modeli uygulanır:

  1. Ciro Bazlı Royalty (%3–%10 arası)

  2. Sabit Royalty (Aylık sabit tutar)

  3. Hibrit Model (Sabit + Ciro oranı)

2.3 Muhasebe Kaydı

Royalty giderleri:

  • Faaliyet giderleri içinde izlenir.

  • Tahakkuk esasına göre kaydedilir.

2.4 Finansal Etki

  • İşletmenin net kâr marjını doğrudan belirler.

  • Ciro arttıkça artan değişken gider yapısı oluşturur.

  • Fizibilite analizinde en kritik kalemdir.


3. Reklam ve Pazarlama Katkı Payı: Kurumsal Görünürlüğün Finansmanı

3.1 Reklam Katkı Payının Amacı

Markanın ulusal reklam bütçesini finanse eder. Şubelerin tek başına üstlenemeyeceği kurumsal pazarlama çalışmalarının maliyetini karşılar.

Kapsamına şunlar dahil olabilir:

  • Ulusal TV ve dijital reklam kampanyaları

  • Sosyal medya ve Google Ads yönetimi

  • Marka imaj projeleri

  • PR çalışmaları

  • Lansman ve ürün pazarlama

3.2 Muhasebe Kaydı

  • Pazarlama gideri olarak sınıflandırılır.

  • Royalty’den bağımsız hesaplarda izlenir.

3.3 Finansal Etki

  • Ciroya bağlı olduğundan dönemsel değişkenlik gösterir.

  • Markanın bilinirliğini desteklediği için dolaylı gelir artışı sağlar.


4. Eğitim, Denetim ve Operasyon Destek Ücretleri

4.1 Eğitim Hizmetleri

Franchise alanın sistemle uyumlu çalışabilmesi için verilen eğitimler şunları içerebilir:

  • Operasyon eğitimi

  • Personel eğitimi

  • Yönetim ve liderlik eğitimleri

  • Satış ve müşteri deneyimi eğitimi

4.2 Denetim Hizmetleri

Marka standartlarının korunması için düzenli olarak:

  • Operasyon denetimleri

  • Gizli müşteri çalışmaları

  • Performans raporlamaları

  • Kalite kontrol ziyaretleri

uygulanır.

4.3 Finansal Etki

Bazı markalarda ücretsizdir; bazı markalar yıllık bakım ve denetim bedeli talep eder.


5. Tedarik Yükümlülükleri: Dolaylı Franchise Maliyetlerinin En Kritiği

5.1 Zorunlu Tedarikçiler

Birçok marka, ürün standardı ve kaliteyi korumak için belirli tedarikçilerle çalışma zorunluluğu getirir.
Bu durum işletmenin maliyet yapısını önemli ölçüde etkiler.

5.2 Finansal Sonuç

  • Brüt kâr marjını belirler.

  • Alternatif tedarikçi kullanılamadığı için maliyet kontrolü sınırlıdır.

  • Gıda, kahve, perakende, sağlık ve bakım sektörlerinde belirleyici önemdedir.


6. Sözleşmesel İstisnalar: Her Ücret Kesin Değildir

Pek çok franchise sistemi yatırımcıyı motive etmek için çeşitli esneklikler sağlar.

6.1 Yaygın İstisnalar

  • İlk 3–12 ay royalty muafiyeti

  • Reklam katkı payı indirimi

  • Giriş bedelinde kampanyalar

  • Eğitim ücretlerinin ücretsiz sunulması

  • Tedarik yükümlülüğü için bölgesel esneklik

  • Çok şubeli yatırımcıya özel indirimler

6.2 Kurumsal Pazarlık Gücü

Yatırımcının lokasyon türü, yatırım büyüklüğü ve marka stratejisi, istisna alma ihtimalini etkiler.


7. Franchise Ücretlerinin Stratejik Önemi

Bu ücretler sadece maliyet değildir; franchise sisteminin devamlılığını sağlayan stratejik bileşenlerdir.

Finanse edilen alanlar:

  • Marka değeri

  • AR-GE ve ürün geliştirme

  • Dijital altyapı

  • Eğitim ve denetim sistemi

  • Operasyon prosedürleri

  • Pazarlama ve reklam

  • Tedarik zinciri destek mekanizmaları


SONUÇ: Franchise Markasına Ödenen Ücretler, Sistemsel Değerin Bir Yatırımıdır

Franchise sistemine katılmak isteyen girişimcilerin detaylı bir mali analiz yapması, ücretlerin karşılığını net şekilde anlaması ve sözleşmeyi finansal açıdan incelemesi kritik önemdedir.

Bu ücretler doğru yönetildiğinde:

✔ Sürdürülebilir kârlılık sağlar
✔ Marka gücüyle rekabet avantajı yaratır
✔ Operasyonel riskleri azaltır
✔ Finansal planlamayı öngörülebilir kılar
✔ Yatırımın geri dönüşünü hızlandırabilir

15 Kasım 2025 Cumartesi

Sınai Mülkiyet Haklarında Vergi İstisnası (KVK 5/B)

Türkiye’de inovasyon, Ar-Ge, yazılım ve teknoloji geliştirme faaliyetleri son yıllarda büyük bir ivme kazanmıştır. Bu gelişim, beraberinde fikri mülkiyet haklarının önemini artırmış ve yaratılan buluşların ekonomik olarak korunması ihtiyacını doğurmuştur. İşte bu noktada devreye giren en önemli vergi teşviklerinden biri, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/B maddesi kapsamında düzenlenen Sınai Mülkiyet Haklarında Vergi İstisnasıdır. Bu istisna, patentli veya faydalı model belgeli buluşlardan elde edilen gelirlerde %50 vergi avantajı sağlayarak Türkiye’de inovasyon ekosisteminin gelişmesine büyük katkı sunmaktadır.

SINAİ MÜLKİYET HAKLARINDA VERGİ İSTİSNASI NEDİR?

Sınai Mülkiyet Haklarında Vergi İstisnası, Türkiye’de yapılan Ar-Ge ve yenilik çalışmaları sonucunda ortaya çıkan, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescillenen patent veya faydalı model belgeli buluşlardan elde edilen kazançların %50’sinin vergi dışı tutulmasıdır. İstisna kapsamında elde edilen gelirler; lisans, satış, devir, üretim sürecinde kullanım ve tazminat gelirlerini kapsar.

HANGİ GELİRLER İSTİSNA KAPSAMINDADIR?

1. Lisanslama Gelirleri:

Patent veya faydalı modelin üçüncü kişilere lisanslanması sonucu elde edilen tüm kazançlar.

2. Devir ve Satış Gelirleri:

Buluşun tamamen satılması veya devredilmesinden kaynaklanan gelirler.

3. Seri Üretim ve Satış Gelirleri:

Patentli ürünün Türkiye’de üretilip pazarlanması sonucu elde edilen kazançlar.

4. Üretim Sürecinde Kullanım Gelirleri:

Buluşun ürün haline gelmeden üretim sürecinde kullanılmasıyla elde edilen kazancın buluşa atfedilen kısmı.

5. Tazminat Gelirleri:

Patent hakkının ihlal edilmesi sonucu mahkemeler aracılığıyla alınan tazminatlar.

İSTİSNADAN KİMLER YARARLANABİLİR?

• Teknoloji şirketleri

• Yazılım firmaları

• Start-up’lar

• Ar-Ge merkezleri

• Üniversite spin-off şirketleri

• Bireysel buluş sahipleri

• Gelir vergisi mükellefleri

Kısacası, patentli veya faydalı model koruması altında bir buluşa sahip olan ve bu buluştan gelir elde eden herkes istisnadan yararlanabilir.

İSTİSNA ŞARTLARI

1. Ar-Ge Faaliyetleri Türkiye’de Gerçekleştirilmiş Olmalıdır.

Buluşun geliştirilme sürecinin Türkiye’de yapılmış olması zorunludur.

2. Patent veya Faydalı Model Belgesi Alınmalıdır.

Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından verilen incelemeli patent veya olumlu araştırma raporlu faydalı model belgesi gereklidir.

3. Hak Sahibi veya Münhasır Lisans Sahibi Olunmalıdır.

İstisna yalnızca buluşun sahibi veya tekel niteliğinde lisans sahibi tarafından kullanılabilir.

4. Koruma Süresi Devam Etmelidir.

Patent veya faydalı modelin koruma süresi sona erdiğinde istisna da sona erer.

5. Aynı Kazanç İçin Birden Fazla Teşvik Kullanılamaz.

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri istisnası gibi teşviklerle aynı anda uygulanamaz.

VERGİ İSTİSNASI ORANI VE SÜRESİ

• Vergi istisnası oranı: %50

• Süre: Buluşun koruma süresi boyunca geçerli

• Mükellefler: Kurumlar ve gelir vergisi mükellefleri

Patent veya faydalı model belgesinin alındığı tarihten itibaren uygulanır.

UYGULAMA VE BEYAN SÜRECİ

1. Kazançların Ayrıştırılması:

Buluşun sağladığı gelirlerin ayrı bir şekilde muhasebeleştirilmesi gerekir.

2. Beyannamenin Doldurulması:

Kurumlar veya gelir vergisi beyannamesinde “Sınai Mülkiyet Haklarında Vergi İstisnası (5/B)” satırı doldurulmalıdır.

3. Belgelerin Saklanması:

Patent belgeleri, araştırma raporları ve hesaplamalar gerektiğinde ibraz edilmek üzere muhafaza edilmelidir.

ŞİRKETLERE SAĞLADIĞI AVANTAJLAR

• Vergi yükünü %50 azaltır.

• Ar-Ge ve inovasyonu teşvik eder.

• Patentli ürünlerin ticarileşmesini kolaylaştırır.

• Uluslararası rekabet gücünü artırır.

• Startuplar için büyük mali avantaj sunar.

DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

• Yurt dışında geliştirilen buluşlar kapsam dışıdır.

• Patent süresi bittiyse istisna uygulanmaz.

• Üretimde kullanım halinde kazancın buluşa atfedilen kısmının doğru hesaplanması gerekir.

• Aynı gelir iki teşvikten yararlanamaz.

SONUÇ

2025 yılı itibarıyla Sınai Mülkiyet Haklarında Vergi İstisnası, Türkiye’nin en etkili inovasyon teşviklerinden biri olmayı sürdürmektedir. Patentli veya faydalı model belgeli buluşlardan elde edilen gelirlerde sağlanan %50 vergi avantajı, hem maliyetleri düşürmekte hem de işletmelerin rekabet gücünü artırmaktadır. Ar-Ge ve yenilik odaklı faaliyet gösteren tüm birey ve kurumların bu istisnayı değerlendirmesi büyük önem taşımaktadır.

12 Kasım 2025 Çarşamba

Yurt İçi Asgari Kurumlar Vergisi Uygulaması: Şirketler İçin Kritik Bir Dönüşüm

Vergi sistemimizde yeni bir eşik daha geliyor: şirketlerin elde ettikleri kazançlardan indirim ve istisnalar düşülmeden önceki tutar üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin, belirlenen oranın altında olması hâlinde asgari vergi yükümlülüğü doğacak.

Bu düzenlemenin temel mantığı şöyle: Şirketler ne kadar düşük kâr beyan eder ya da çeşitli vergi istisnaları kullansa da, elde ettikleri kazancın belli bir oranı kadar kurumlar vergisi ödemek zorunda olacaklar. Böylece “faaliyet var ama vergi yok” ya da “yüksek ciro – düşük vergi” aralığında kalan yapıların vergileme dışı kalması önlenecek.

Uygulamanın Temel Esasları

  1. İlk adımda şirketler normal kurumlar vergisi matrahını hesaplarken;
  2. Ardından, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancı üzerinden asgari kurumlar vergisi matrahı belirlenip bu tutara sabit oran uygulanacak;
  3. Son olarak normal kurumlar vergisiyle bu asgari vergi karşılaştırılacak ve yüksek olan tutar şirketin ödeyeceği vergiyi oluşturacak.
  4. İstisna ve indirimler, bu asgari vergi matrahından bazı koşullara bağlı olarak indirilebilecek; ancak geçmiş yıl zararları veya tüm teşvik tutarları otomatik olarak indirilemeyecek şekilde düzenlenmiş.
  5. Düzenleme, kurumlar vergisi mükelleflerini (şirketleri) kapsıyor; gelir vergisi mükellefleri kapsam dışında tutuluyor.
  6. Yeni kurulan şirketler ve muafiyet kapsayan kurumlar için geçici bazı istisnalar belirlenmiş durumda.

Neden Önemli?

Bu uygulama, vergi adaletini güçlendirme ve vergi tabanını genişletme amacı taşıyor. Şirketler için anlamı şu: İstisna ya da teşvik kullansalar bile artık “vergi = 0” olamayacak; vergi yükü minimum düzeyde sabitlenecek. Bu da vergi planlaması ve stratejisi açısından yeni bir sınav anlamına geliyor.


Şirketler Ne Yapmalı?

  1. Vergi planlamasında “asgari kurumlar vergisi senaryosunu” mutlaka dikkate almak;
  2. İstisna ve indirimlerin vergi yükü üzerindeki etkisini yeniden analiz etmek;
  3. Geçmiş yıllardaki zararların ve teşvik uygulamalarının asgari vergi matrahı üzerindeki etkilerini değerlendirmek;
  4. Mali müşavirlik ve denetim süreçlerini bu yeni yükümlülük açısından gözden geçirmek.

Sonuç

Şirketlerin vergi yapılarını yeniden gözden geçirmeleri gereken bir dönem geliyor. Bu düzenleme yalnızca bir vergi kuralı değişikliği değil; vergi sisteminde yeni bir eşik, rutin indirimlerin ötesinde bir yükümlülük barındırıyor. Uyumda gecikmek, beklenmedik bir vergi yüküyle karşılaşma riskini artırabilir.

10 Kasım 2025 Pazartesi

Dijital Finansal Raporlama ve Yeşil Denetim Kanunu: 2026’da Şirketleri Neler Bekliyor?

Türkiye 2026 yılına, işletme dünyasını kökten değiştirecek yeni bir finansal döneme giriş yapıyor.

Ekonomide dijital dönüşümün ve sürdürülebilirliğin artık bir “tercih” değil, zorunluluk haline geldiği bu süreçte, Dijital Finansal Raporlama ve Yeşil Denetim Kanunu şirketlerin çalışma biçimini baştan tanımlıyor.

🚀 Yeni Nesil Ticaret Dönemi BaşlıyoR

1 Ocak 2026 itibarıyla yürürlüğe girecek bu düzenleme, Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde tüm sermaye şirketlerini ilgilendiriyor.

Amaç, finansal verilerin dijital ortamda, şeffaf, sürdürülebilir ve uluslararası standartlara uygun biçimde raporlanmasını sağlamak.

Artık finansal raporlar sadece rakamlardan ibaret değil — çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) etkileriyle birlikte bütüncül olarak değerlendirilecek.

💻 Dijital Finansal Raporlama Zorunluluğu

Tüm şirketler, finansal tablolarını ve defterlerini Dijital Türkiye Finansal Raporlama Sistemi (DTFRS) üzerinden düzenlemek zorunda olacak.

Kağıt ortamındaki defter ve bilanço dönemi resmen sona eriyor.

Bu dönüşümle birlikte:

🔹 Mali veriler anlık olarak denetlenebilir hale gelecek.

🔹 Muhasebe süreçleri hızlanacak ve hata oranları azalacak.

🔹 Dijital kayıt dışılık neredeyse sıfırlanacak.

Sisteme uyum sağlamayan işletmeler için, yıllık cirosunun %2’sine kadar idari para cezası uygulanabilecek.

🌿 Yeşil Denetim ve Sürdürülebilirlik Puanı

Yeni kanunun en dikkat çekici yönü, her şirketin finansal raporlarıyla birlikte “Sürdürülebilirlik Etki Raporu” sunmak zorunda olması.

Bu rapor; enerji kullanımı, karbon salınımı, atık yönetimi, sosyal etki ve tedarik zinciri şeffaflığını ölçen kriterleri içeriyor.

Her işletme, bu verilere göre 0–100 arası “Yeşil Uyum Puanı (YUP)” alacak.

YUP değeri 40’ın altında kalan şirketler:

🚫 Kamu ihalelerine katılamayacak.

🚫 Vergi teşviklerinden yararlanamayacak.

Bu düzenleme, çevre dostu uygulamaları teşvik ederken, yüksek karbon ayak izine sahip işletmeler üzerinde doğal bir dönüşüm baskısı yaratıyor.

🔒 Dijital Denetim ve Veri Güvenliği

Tüm denetim süreçleri artık blokzincir tabanlı kayıt sistemleri üzerinden yürütülecek.

Bu sayede her işlem şeffaf, izlenebilir ve geriye dönük olarak değiştirilemez hale geliyor.

Bağımsız denetçiler, raporlarını yalnızca dijital imza ile onaylayacak ve veriler en az 10 yıl süreyle güvenli dijital arşivlerde saklanacak.

Veri güvenliğini ihlal eden yöneticiler için kişisel sorumluluk hükümleri devreye giriyor yani artık “ben bilmiyordum” dönemi bitiyor.

🌍 Türkiye’nin Yeşil ve Dijital Vizyonu

Dijital Finansal Raporlama ve Yeşil Denetim Kanunu, Türkiye’nin AB Yeşil Mutabakatı, Paris İklim Anlaşması ve dijital ekonomi hedefleri ile tam uyumlu.

Amaç, sadece finansal istikrarı değil; aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği, kurumsal şeffaflığı ve yatırımcı güvenini artırmak.

Bu yeni dönemle birlikte, şirketler artık sadece “ne kadar kazandık” değil, “nasıl kazandık ve doğaya ne kadar etkide bulunduk” sorusuna da cevap verecek.

🏁 Sonuç: Geleceğe Hazır Şirketler Kazanacak

2026, dijital muhasebe ve yeşil finans çağının başlangıcı olacak.

Bu dönüşüme hızlı uyum sağlayan işletmeler, yalnızca yasal yükümlülüklerini yerine getirmekle kalmayacak, aynı zamanda rekabet avantajı elde edecek.

Finansal başarı artık sürdürülebilirlikten ayrı düşünülemeyecek.

Yeni nesil denetim anlayışı, şeffaflığı bir zorunluluk değil, bir kurumsal değer haline getirecek.

9 Kasım 2025 Pazar

Şirketler İçin Freelancer İş Sözleşmesi Rehberi

Freelancerlarla çalışmak, 2026’da da şirketler için esnek, hızlı ve maliyet açısından avantajlı bir yöntem olmaya devam ediyor.

Ancak doğru bir freelancer iş sözleşmesi yapılmadığında, hem şirket hem de freelancer tarafında ciddi hukuki riskler ortaya çıkabilir.

Bu nedenle her proje öncesi yazılı bir sözleşme hazırlanması, işin profesyonel yürütülmesi açısından hayati önem taşır.

Şirketler Neden Freelancerlarla Sözleşme Yapmalı?

Freelancerlarla yapılan sözleşmeler, sadece ticari güvence değil, aynı zamanda yasal koruma sağlar.

Yazılı sözleşme olmadan yürütülen işlerde; işin teslimi, ücret, telif hakkı veya gizlilik konularında uyuşmazlıklar doğabilir.

Yargıtay da bu konuda emsal nitelikte kararlar vermektedir 👇

Yargıtay Kararı Örneği: Freelancer Hizmet İlişkisinde Sözleşmenin Önemi

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E.2019/5423, K.2020/8791, T.15.06.2020

Kararda, serbest (freelance) çalışan bir grafik tasarımcı ile şirket arasındaki uyuşmazlıkta, taraflar arasında yazılı bir hizmet sözleşmesi bulunmadığı için işin kapsamı ve ücret konusunda belirsizlik yaşandığı belirtilmiştir.

Yargıtay şu şekilde hüküm vermiştir:

“Taraflar arasında yazılı bir hizmet sözleşmesi bulunmadığından, işin kapsamı, teslim tarihi ve ücret şartlarının belirlenememesi nedeniyle davacı tarafın ücret talebi ispatlanamamıştır.”

Bu karar, freelancerlarla çalışırken sözlü anlaşmaların yetersiz olduğunu ve yazılı sözleşmenin yargı önünde delil niteliği taşıdığını açıkça ortaya koymaktadır.


Şirketler İçin Freelancer Sözleşmesinde Bulunması Gereken Temel Maddeler

  1. Proje Tanımı ve Teslim Koşulları:
  2. İşin kapsamı, teslim tarihi ve revizyon hakları net olmalıdır.
  3. Ücret ve Ödeme Planı:
  4. Ödeme tutarı, yöntemi ve tarihleri açıkça belirtilmeli; gecikme durumları için cezai şart konulabilir.
  5. Telif Hakları ve Kullanım Yetkisi:
  6. Ücret tamamen ödenmeden telif hakkı devri yapılmamalıdır.
  7. Gizlilik ve Veri Koruma:
  8. Özellikle müşteri verileriyle çalışılıyorsa, gizlilik maddesi mutlaka eklenmelidir.
  9. Fesih Koşulları:
  10. Taraflardan birinin işi iptal etmesi durumunda ödenecek bedeller açıkça tanımlanmalıdır.


Şirketler İçin Öneri: Standart Freelancer Sözleşme Şablonu

Freelancerlarla sık çalışan şirketler için en verimli çözüm, standart bir freelancer sözleşme şablonu hazırlamaktır.

Bu şablon, her proje için küçük değişikliklerle yeniden kullanılabilir.

Ayrıca, Yargıtay kararlarına uygun maddelerle hazırlanırsa, ileride olası davalarda güçlü bir hukuki dayanak sağlar.



4 Kasım 2025 Salı

2026 ÖTV Değişikliği ve Araç Vergisi Düzenlemeleri: Muafiyetler Kalkıyor mu?

2026 Vergi Dönemi: Ekonomik Denge ve Yeşil Dönüşüm Hedefi

Türkiye, 2026 yılına mali disiplin ve yeşil dönüşüm odaklı bir vergi sistemiyle giriyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın hazırladığı taslağa göre, araç vergileri, ÖTV oranları ve MTV sistemi köklü biçimde yenilenecek.

Orta Vadeli Program’a (OVP) göre bütçe gelirlerinde %22 artış hedefleniyor. Bunun büyük bölümü, araç ve yakıt vergilerinden elde edilecek.
Bu nedenle 2026, hem mali dengeyi koruma hem de karbon salınımını azaltma açısından stratejik bir yıl olacak.


2026 ÖTV Değişikliği: Matrah Güncellemeleri ve Yeni Vergi Dilimleri

2026 ÖTV değişikliğiyle birlikte matrah limitlerinin güncellenmesi ve oranların yeniden düzenlenmesi gündemde.
Bu değişiklikler, birçok aracın bir üst vergi dilimine geçmesi ve satış fiyatlarının yükselmesi anlamına geliyor.

Öne çıkan değişiklikler:

  • Elektrikli araçlarda ÖTV oranı %10-25 seviyelerinden yukarı çekilebilir.

  • Lüks segmentte üst sınır artırılarak yüksek fiyatlı ithal araçlar daha fazla vergilendirilecek.

  • Hibrit araç vergisi, motor gücü ve batarya kapasitesine göre yeniden hesaplanacak.

📌 Henüz kesinleşmeyen bu oranlar, Resmî Gazete’de yayımlanacak tebliğlerle netlik kazanacak.


2026 Araç Vergisi (MTV): Emisyon Temelli Yeni Sistem

2026 yılında Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) sisteminde devrim niteliğinde bir değişim bekleniyor.
Yeni dönemde MTV yalnızca motor hacmi üzerinden değil, aynı zamanda karbon emisyon değeri ve araç tipi dikkate alınarak hesaplanacak.

Beklenen yenilikler:

  • Yüksek emisyonlu araçlar daha yüksek MTV ödeyecek.

  • Elektrikli araç muafiyeti kademeli olarak kaldırılabilir.

  • 10 yaş üzeri araçlar için hurda veya yenileme teşviki gündeme gelebilir.

Bu model, Avrupa Birliği’nin “yeşil vergi” politikalarıyla paralellik gösteriyor ve çevre dostu araç kullanımını teşvik ediyor.


Vergi Muafiyetleri Kalkıyor mu?

Birçok araç sahibi “2026’da vergi muafiyeti kalktı mı?” sorusunu soruyor.
Yeni düzenlemeler, muafiyetlerin daraltıldığını, bazı istisnaların ise tamamen kaldırıldığını gösteriyor.

Öne çıkan başlıklar:

  • Engelli araç ÖTV muafiyeti, yalnızca %90 ve üzeri engel oranı için geçerli olacak.

  • Muafiyetli araç üst limiti 2.873.972 TL olarak belirlendi.

  • Yerlilik oranı şartı (%40), ÖTV’siz araç alımında zorunlu hale geliyor.

  • Diplomatik olmayan yabancılar artık muafiyet kapsamı dışında kalacak.

Bu düzenlemelerle amaç, vergi tabanını genişletmek ve sistemdeki adaletsizlikleri ortadan kaldırmak.


Otomotiv Sektörü ve Tüketiciye Etkiler

Yeni vergi sistemi, otomotiv sektörünü doğrudan etkileyecek.
Uzmanlara göre 2026’da araç fiyatlarında ortalama %15 ila %25 artış bekleniyor.

Etkiler özetle:

  • İthal araç satışlarında düşüş, yerli üretime yönelim.

  • Küçük motorlu ve hibrit araçlara talep artışı.

  • Elektrikli araçlarda geçici durgunluk.

  • İkinci el araç piyasasında canlanma.

Bu tablo, hem tüketiciler hem de otomotiv markaları için yeni bir stratejik planlama dönemi anlamına geliyor.


Şirketler ve Araç Sahipleri İçin Öneriler

Yeni dönemde mali uyum ve vergi planlaması çok daha önemli hale geliyor.
İşte 2026 vergi değişikliklerine hazırlanmak için atılması gereken adımlar:

  1. Filo şirketleri ÖTV matrah artışlarını mali planlara dahil etmeli.

  2. Muhasebe ekipleri, amortisman ve MTV hesaplamalarını güncellemeli.

  3. Şirket araç politikaları, emisyon değerleri ve MTV yükü dikkate alınarak revize edilmeli.

  4. Bireysel mükellefler, araç alımını 2025 içinde yaparak vergi artışlarından etkilenmemeyi değerlendirebilir.

💼 Profesyonel vergi danışmanlığı almak, bu geçiş döneminde mali riskleri azaltır.


Sonuç: 2026’da Daha Geniş Vergi Tabanı, Daha Az Muafiyet

2026, Türkiye’nin vergi sisteminde yapısal dönüşüm yılı olacak.
Hedef: “Daha az muafiyet, daha geniş vergi tabanı.
Bu sayede hem bütçe gelirleri artacak hem de çevreye duyarlı araç politikaları desteklenecek.

Ancak, yeni sistemin mali etkilerinden korunmak için bireylerin ve işletmelerin doğru zamanda stratejik adımlar atması gerekiyor.


📈 Son Söz:
2026 ÖTV değişikliği ve araç vergisi düzenlemeleri, Türkiye otomotiv pazarında oyunun kurallarını değiştiriyor.
Siz de araç alımı ya da filo yönetimi planlıyorsanız, bu düzenlemeleri yakından takip ederek doğru zamanda doğru hamleyi yapabilirsiniz.


1 Kasım 2025 Cumartesi

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES): 2026’da Emeklilikte Yeni Dönem Başlıyor

Türkiye’de emeklilik sistemi büyük bir değişimden geçiyor. 2026 yılında devreye alınması planlanan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES), çalışanlara mevcut SGK emekliliğine ek olarak ikinci bir gelir kapısı açacak. Bu sistem, hem bireylerin emeklilikte daha rahat yaşamasını hem de ülke genelinde tasarrufların artmasını hedefliyor.

TES Nedir?

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES), SGK’nın sağladığı emeklilik maaşına ek bir gelir sunacak yeni bir uygulamadır. Bu sistemde hem çalışan, hem işveren, hem de devlet katkı yapacak. Üç taraflı bir birikim modeli olacak. Amaç, emeklilikte gelir kaybını azaltmak, çalışanların yaşam standartlarını korumak ve uzun vadeli tasarruf alışkanlığını yaygınlaştırmaktır.

Ne Zaman Başlayacak?

TES’in 2026 yılının ikinci çeyreğinde (yaklaşık Nisan–Haziran 2026) yürürlüğe girmesi planlanıyor. Henüz yasal düzenleme tamamlanmadı, ancak Orta Vadeli Program’da (OVP) bu tarih açıkça belirtiliyor.

Kimler Dahil Olacak?

İlk etapta özel sektör çalışanları TES’e dahil olacak. Katılımın zorunlu olacağı ve çalışanların sisteme otomatik olarak kaydedileceği belirtiliyor. Belirli durumlarda (örneğin evlilik, ilk konut alımı, ağır hastalık gibi) sistemden kısmen çıkış yapılabilecek. Kamu çalışanlarının ve serbest meslek sahiplerinin ilerleyen dönemde sisteme dahil edilmesi bekleniyor.

Katkı Payı Nasıl Olacak?

Sistemde üç taraf katkı yapacak:

• Çalışan: Maaşından yaklaşık %3 kesinti yapılacak.

• İşveren: Aynı oranda katkı sağlayacak.

• Devlet: Yapılan katkılara %30 oranında destek verecek.

Bu tutarlar bireysel hesaplarda toplanacak ve yatırım fonlarında değerlendirilecek. Katılımcılar ister faizli ister faizsiz fon tercihi yapabilecek.

Emeklilik Şartları

Sistemden tam olarak faydalanmak için en az 10 yıl sistemde kalmak ve emeklilik yaşına (kadın 58, erkek 60) ulaşmak gerekiyor. Bazı özel durumlarda (ilk ev, evlilik, işsizlik, sağlık gibi) birikimlerin bir kısmı erken çekilebilecek.

Kıdem Tazminatı Etkileniyor mu?

Bu konu en çok merak edilenlerden biri. Yetkililer, mevcut kıdem tazminatı haklarının korunacağını net şekilde açıklıyor. Yeni sistemle birlikte, gelecekte kıdem tazminatının bir bölümü TES fonuna aktarılabilir, ama şu an için mevcut haklarda bir kayıp söz konusu değil.

TES’in Sağlayacağı Faydalar

• Ek emeklilik geliri: SGK maaşına ek gelir sağlar.

• Devlet ve işveren katkısı: Sadece sizin değil, işverenin ve devletin de katkısıyla daha hızlı birikim olur.

• Tasarruf alışkanlığı: Düzenli kesintiler uzun vadede güçlü bir birikim yaratır.

• Ekonomiye katkı: Ülkenin genel tasarruf oranını artırır, istikrara destek olur.

Dikkat Edilmesi Gerekenler

• Yasal detaylar henüz tam netleşmedi; oranlar veya şartlar değişebilir.

• Maaştan yapılacak kesintiler kısa vadede geliri azaltsa da uzun vadede ek kazanç sağlar.

• Fon getirileri piyasaya bağlı olduğu için garanti değildir.

Sonuç: Geleceğe Yatırım

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, Türkiye’de emekliliğe bakış açısını değiştirecek bir adım. Sistem doğru uygulanırsa, çalışanlara sadece SGK maaşına bağımlı kalmadan daha güvenli bir gelecek sunacak. Kısacası TES, hem bireyler hem de ülke için geleceğe yapılmış bir yatırımdır.

#tamamlayıcıemekliliksistemi #TES #emeklilik #finans #ekonomihaberleri#bireyselemsystem #tasarruf